Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Siz, "Kesin doğru"ları olan akıllılardan mısınız?

Gerçeğin en yakın akrabası "Kuşku" dur. Müspet ilimlerde bile kuşku hiç bitmez. Bilinen gerçekler hep sorgulanır. Bu şekilde yeni buluşlar yapılır.
Hukuk, siyasal bilimler, tarih gibi alanlarda ise "Nihai gerçek" asla yoktur.
Nihai, tartışılamaz ve değiştirilemez gerçek, ancak dini inançlarda ve ideolojilerde var sayılabilir. Onlarda bile, gelişim ve değişim, ritüelleri olduğu kadar bireysel ve toplumsal davranışları da etkiler.
Ancak Türkiye'de mesela siyasi tartışmaya girdiğiniz zaman, karşınızda genellikle son sözü söylemeye kararlı görünen görüş sahiplerini buluyorsunuz. Onlara göre "Tartışılmaz doğru" lar ve "Kesin yanlış" lar var. Bunları tartışmak, bazen vatan hainliği, bazen şeriatçılık, bazen din düşmanlığı, bazen Atatürk düşmanlığı olabiliyor.
Oysa şu anda yurtta da dünyada da bilinen eski gerçeklerin en yoğun biçimde tartışıldığı ve tartışılmaları gereken bir "Değişim" dönemi yaşanmakta. En özgür üniversitelerin, en özerk aydınların bulunduğu ülkelerde bile, toplumların bilinci "Yeni Dünya" yı anlamak konusunda berrak değil.
Bu kararsızlığı Şahin Alpay dünkü Zaman'da aşağıdaki cümlelerle çok güzel anlatmıştı:
- Hangi Batı, hangi İslam? Batı dendiğinde kastedilen nedir? Milliyetçiliği, ırkçılığı, faşizmi, militarizmi, sömürgeciliği, emperyalizmi doğuran Batı mı, yoksa liberalizmin, insan haklarının, hukuk devletinin, demokrasinin, farklı fikir, inanç ve yaşam biçimlerine saygıyı öngören çok-kültürcülüğün beşiği olan Batı mı? Batı dendiğinde kastedilen ABD mi, yoksa AB mi? ABD dendiğinde kastedilen, birbirinden neredeyse bir uçurumla ayrılan "Kırmızı Amerika" mı, yoksa "Mavi Amerika" mı; Clinton liberalizmi mi, Bush militarizmi mi, hangisi?
- AB dendiğinde kastedilen "Eski Avrupa" mı, yoksa "Yeni Avrupa" mı; tekkültürcü,
"Hıristiyan kulübü" olarak AB mi, yoksa "evrensel değerler üzerinde bütünleşen" çok-kültürcü AB mi? Batı dendiğinde kastedilen Filistinliler üzerindeki İsrail boyunduruğunu, Arap diktatörlüklerini, Irak'ın işgalini destekleyen Batı'dan mı söz ediyoruz, yoksa uluslararası uyuşmazlıkların hukukla, hakkaniyetle, diyalog ve barışçı yoldan çözümünü savunan Batı'dan mı? Peki İslam dendiğinde kastedilen nedir? Sünni İslam mı, yoksa Şii İslam mı? Ulemanın İslam'ı mı, yoksa Sufilerin İslam'ı mı? Şii geleneği mi yoksa Humeyni yorumu mu? Maneviahlaki inanç olarak İslam mı, yoksa Siyasal İslam mı? Modernliğe karşı çıkan köktenciler mi, yoks a İslam inancını günün ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlayan modernistler mi? Vahhabilerin, Usame bin Ladin'in İslam'ı mı, yoksa Fethullah Gülen'in, Abdülkerim Suruş'un İslam'ı mı? İslam denince Suudi Arabistan'dan mı bahsediyoruz, yoksa İran'dan mı, yoksa Türkiye'den mi?
- Müslüman çoğunluklu Türkiye'de temel mücadele kesinlikle laikliği savunanlarla bir din devleti kurmak isteyenler arasında değil; bir yanda Türkiye'ye özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiyi, uyuşmazlıkları şiddet yoluyla değil hukuk, hakkaniyet, diyalogla ve barışçı yollardan çözme üslubunu yerleştirmek isteyenlerle öte yanda buna karşı çıkanlar arasında.
Evet.. Şahin Alpay'ın özetlediği bu bilmecelerle dolu tabloyu siz kendi kesin doğrularınızla nihai çözüme bağladıysanız, ne mutlu size.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA