Diktatörlük, faşizm, otoriter rejim... Bu kavramların şakası yoktur. Düşünüp tartarak ve mutlaka tarihle hesaplaşarak kullanılmalıdır.
Bu kavramlar siyasi keyfe ve nefrete göre bozuk para gibi etrafa saçıldıklarında anlamları sıradanlaşır.
Bu ilk bakışta etkili bir muhalefet gibi gözükür ama özünde tekinsiz bir iştir.
Böyle muhalefet yaptığını sanırken dünyanın en hakiki diktatörlerinin maşası olursun da farkına bile varmazsın!
Tabii gelin de, bunu bizim Beyaz Türkler'e anlatın!
***
Malum,
Esad'la ve Mısırlı darbecilerle can ciğer kuzu sarması olan CHP'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da sık sık Başbakan'ı
diktatörlükle suçluyor.
Tamam! Ama soruyorum işte...
Kılıçdaroğlu ve siyasi temsilcisi olduğu seküler -oligarşik- beyazlar kimin
diktatör olduğunu, neyin
otoriter rejim sayılabileceğini fark edebilecek
kültürel ve tarihsel donanıma sahip mi?
Soru açık! Şimdi bu soruya sükûnetle cevap arayalım...
Son zamanlarda "
yaşam tarzına müdahale" üzerinde çok duruluyor ya, oradan yürüyelim.
Mesela...
Bir sabah severek dinlediğiniz müzikler bütün yayın organlarından kaldırılsa, ülkenin lideri "
size bu müzik yakışmaz" açıklaması yapsa...
Vapurlarda, çay bahçelerinde, meydanlarda hoparlörlerden eğitimini almadığınız için sizde kulaklarınız tırmalanıyormuş hissi veren "
yabancı" müzikler çalınmaya başlasa... Peki bu durumu
aşırı otoriter bir rejim ve ağır yaşam tarzı müdahalesi olarak değerlendirir misiniz?
Hemen atlamayın!
Geçmişinizle hesaplaşın önce.
Geçmişte böyle bir durumda, susup kabullendiniz ya da hiç inanmasanız da,
bu yasağı göklere çıkardınız.
Aslına bakarsanız, hâlâ da aynı kültürel havadasınız!
***
Bir soru daha...
Gündelik hayatın tam göbeğinde yer alan
para (banknot) ve
onun sembolik güç dili üzerinden bir misal vererek sorayım... Diyelim ki, bir gün aniden
paraların üzerinden devletin kurucusunun resmi kaldırılsa, yerine iktidara yeni gelen "
şef"in resimleri konsa...
Ya da diyelim ki, devletin kurucusunun ölümünden 46 gün sonra yeni lider parti tüzüğünü de değiştirse ve kendisini "
değişmez genel başkan" ilan etse...
Ne dersiniz?
"
İşte diktatörlük, işte faşizm" falan mı? Güldürmeyin beni!
Hiç yapmadınız bunu! Dedeleriniz
rejimin memurluğuna devam etti, şimdi sizler de o günleri yeniden allayıp pullayanlara bayılıyorsunuz.
***
Daha fazla uzatmadan söyleyeyim...
Demokrasi sosyal tecrübedir, talim terbiyedir, sınıfsal donanımdır.
Demokrasiye müdahaleleri nereden gelirse gelsin fark edip tavır almak da ancak
bu donanımla mümkündür.
Hedef demokratikleşmeyse, bu toplumun beyazıyla, esmeriyle daha gidecek çok yolu var.
Hele Beyaz Türkler!
Onlar bence patırtıyı bırakıp biraz kenara çekilmeli ve
yakın tarih dersi çalışmalılar!