Tam 20 yıl önce Uğur Mumcu'nun cenazesinde yüz binler yürüdüğünde bir umut ışığı yandığını düşünmüştük.
Bu tünelden çıkarız, dedik.
Çıkamadık.
Dönüp sadece 93-94 yılının dökümünü çıkarsak, dilimiz tutulur. Öyle bir yakın tarihimiz var. Sonunda gün geldi, bütün derin operasyonların üzerinde saltanat süren bürokratik oligarşi sandıkta yıkıldı.
Bu kez cidden umutlandık; karanlık kesin dağılır, dedik.
Bu sefer de manşetlerle, hani göz göre göre Hrant Dink suikastı geldi. Caddeleri, sokakları "Hepimiz Hrant'ız" diye inleyen İstanbul'a kulak verdik. Acıyı kalbimize gömüp umuda yaslandık yine.
Ama olmadı. Olamıyor.
Altı yıl geçti ve "işin içinde bir örgüt var" noktasına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazıyla ancak şimdi gelebildik. Çünkü karanlık direniyor. Çünkü karanlığın elleri hâlâ uzun.