Ne zaman Sabiha Gökçen Havaalanı'na yolum düşse, aklım takılır...
Bazı insanların kader çizgilerinin yaşadıkları ülke ve zamanın tarihiyle iç içe geçince ortaya nasıl dramatik bir tablonun çıktığını düşünürüm.
Sabiha Gökçen'in hayatına biraz daha yakından baktığımızda da bunu görürüz.
Onca parıltının, onca şanın ardında "tarihin kurbanları"na özgü bir "naiflik" saklanır.
Bir ansiklopedi maddesi bile bu noktada yeterince fikir verir: Önce "ilk Türk kadın pilot" cümlesini okur, gülümsersiniz. Ardından "Dünyanın ilk kadın savaş pilotu" cümlesi gelir, içiniz burkulur.
***
Malum, geçen haftalarda
Sabiha Gökçen yeniden gündeme geldi.
Dönemin tanınmış gazetecisi Ahmet Emin Yalman'a
Dersim harekâtındaki görevini anlatırken kullandığı ifadeler özellikle sosyal medyada
şok etkisi yarattı.
"Dersim uçuşlarım daha heyecanlı olmuştur. İnsan evvela bombalarını atıyor, bunlar bittikten sonra makineli tüfeğe müracaat ediyor...
Canlı hedef üzerine bomba atmak insana hiç acıma hissi vermiyor. İnsan yalnız vazifesini görmek üzere aramayı, vurmayı düşünüyor."
Peki, Sabiha Gökçen nasıl biridir? Dersim Harekâtına uzanan kader çizgisi nasıl oluşmuştur?
***
Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden ve ağabeyiyle büyüyen
Sabiha (tehcirde ailesini kaybeden bir Ermeni kızı olduğu da iddia edilir) 12 yaşındayken bir gün Bursa'yı ziyaret eden
Atatürk'le tanışmıştı.
İşte "
o gün yaşamaya başlamıştı!"
Fakat sağlığı bozuk bir çocuktu.
İleriki yıllarda manevi kızı olduğu
Atatürk'ün yanından uzaklaşmamak için tedavisini ihmal etmeyi, yalanlar söylemeyi bile göze almıştır. Tedavi için zorla yurt dışına gönderildiği dönemi şöyle anlatır: "
Günlerimi ona mektup yazarak geçiriyordum. Burada gördüğüm her şeyi anlatıyordum."
***
Gökçen'in "
Atatürk'le Geçen Bir Ömür" adlı otobiyografisi onun
motivasyonu ve tercihleri konusunda net bir fikir verir: "
Başarılı olduğum günlerde Atatürk'ün yüzü gerçekten görülmeye değerdi. İşte mutluluk buydu."
Nitekim
Nazan Aksoy çok değerli çalışması "
Kurgulanmış Benlikler-Otobiyografi, Kadın, Cumhuriyet"de şu saptamayı yapar: "
Gökçen bir kadın olarak başarı kazandığı için değil, Atatürk'ü memnun edebildiği için sevinir."
İlginçtir, bu bakımdan Atatürk'ün bir başka manevi kızı
Afet İnan onun zıddı gibidir. İnan kendini bir "
Cumhuriyet kızı" olarak kurgularken, Gökçen hep
"Atatürk'ün kızı"dır.
Sabiha Gökçen'in otobiyografisi tahmin edeceğiniz gibi 1938'de biter.
Sadece "
Ata'nın ebediyete intikalinden sonra bir evlenme olayına girdiğini" öğreniriz. İfade Gökçen'e aittir: Bir evlenme olayı!
Zaten Atatürk'ten sonra "
bulutlar bile aynı bulutlar değildir."