Dikkatli okurlarım bilirler...
Her yıl bu sıralarda...
Hazır dikkatler Hz. Mevlana'nın manevi mirası üzerine odaklanmışken...
Onun toplum tarafından algılanış biçimi üzerinde dururum.
Mesnevi'nin tek bir sayfasını bile açıp okumaya üşenirken sık sık Mevlana'dan söz edişimizi eleştiririm.
Devlet erkânı, ücretli seyirci, profesyonel semazen ortamında gerçekleşen Mevlana anmalarının garipliğini dile getirmekten kaçınamam.
Şimdi sosyal medyayı saran ve birçoğu da Mevlana'ya ait olmadığı halde ona atfedilen aforizmaların bize asla onun düşünce ve kalp dünyasını anlatamayacağını vurgularım.
Mevlana'yı, İslam'dan soyutlayıp "büyük hümanist" olarak tanıtmaya çalışan uyduruk aydın takımının ne Mevlana'yı ne de "hümanist" kavramının tarihsel bağlamını bildiklerini anlatmaya çalışırım.
***
Ama madalyonun bir de öteki yüzü var.
Toplum
Mevlana'yı aklı erdiği ve işine geldiği gibi alıp benimsemiş olabilir.
Mevlana algısı yanlış, eksik, yamuk, üstünkörü olabilir.
Tamam da asıl soru şu değil midir?
Neden Mevlana'nın tek bir sözü bile bu kadar etkili oluyor? Bu manevi mirasın gölgesinin bile toplumun çok farklı kesimlerine
böyle güçlü biçimde nüfuz edebilmesinin altında ne yatıyor?
Sadece ilahiyatçıların ve mutasavvıfların değil, her daldan
toplumbilimcilerin üzerinde çalışması gereken çok geniş, çok verimli, bize yeni ufuklar açacak bir alan bu.
Fakat böyle bir merak ve çalış- ma asla kolaycı yorumlara ve "ben bilirimci"
tavırlara kurban edilmemeli.
***
Geçen gün
Kaçış Planı programına hazırlanırken (adı lazım değil) bir ilahiyatçının "
Mevlana'yı diğer Müslüman alimlerden ayıran ve mesajının geniş kitlelere ulaşmasında etkili faktörler" diye bir metnini gördüm, heyecanlandım.
Tabii sonrası feci bir hayal kırıklığıydı.
İlahiyatçımız şöyle diyordu: "
Pozitif düşünce ve iyilik şiarı Mevlana'nın etkisini artırmıştır."
Bir akademisyen bu kadar modernist ucuzluklarla konuya açıklama getirdiğini sanıyorsa, eyvah!
Hayır! Hayır!
Kültürel sosyoloji ayrı fakat bir "
duygular sosyolojisi"ne de ihtiyacımız olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor işte!
Toplumların bir zihni olduğu gibi, "
duyguları" da var. Belli ki, toplumsal gönlümüzdeki "
boşluğa" Mevlana'nın dili ve teklifi "
doğrudan" hitap ediyor.
Neden? Nasıl?
Bu sorulara verilecek cevaplar çok değerli.