Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları: Hani sevgi? Hangisi?

Sevgili bilmem kim, sevgili şu, sevgili bu... Havada "sevgililer" uçuşuyor ama sevgi nerede? Yok!

***

Apaçık işte! Sevilmek için yalvarmanın, ele geçirmek için köşeye kıstırmanın adına "sevgi" denmiş. Böyle devam edemeyiz. Toprağa yüzü koyun uzanır, bir şarkıyı mırıldanır, bir eli yumuşacık kavrar gibi başka bir sevme biçimi ve insanı olgunlaştırıp güçlendiren başka bir sevgi olmalı!
***

Gençlerin aşk ve tutku üzerine sosyal medya mesajlarında dikkatimi çeken bir şey var. Sanki kendi duyguları üzerine iddiaya tutuşuyorlar. Sevdiklerini değil, kendilerini düşünüyor, kuruyor, kurguluyorlar. İddiayı kaybedeni hırs basıyor; bir daha, bir daha...
***

Bana öyle geliyor ki, Mevlana'yı andıkça, onu anlamaktan gitgide uzaklaşıyoruz.
***

Anlamaktan da geçtim, Mevlana'yı gerçekten bilen kaç kişi? Mesnevi'yi okumaya üşenen, semayı bir gösteri; Şebi Arus'u devlet töreni haline getiren bir toplumda hakiki bir Mevlana sevgisi ve ilgisinden söz edilebilir mi? Hayır!
***

Adam facebook profiline yazmış: "Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol..." Yanına da bir semazen illüstrasyonu yerleştirmiş. Altındaki "duvar" yazılarında da önüne gelene küfür yağdırıyor. Nefretleri ve sevgileri ezber bir toplumda Mevlana'nın da ezbere geçilmesi şaşılacak bir şey değil. Yine de insan üzülüyor. Çok üzülüyor.
***

Mutsuz bir ruh bunun acısını yiyeceklerden çıkartır. Ya durmadan tıkınarak ya da boğazından lokma geçmeyecek kadar kendini kasarak... Sevinç yoktur, şükür yoktur artık; yiyecekler üzerinden hayatla ödeşilmektedir.
***

Gündüzü aydınlığı için değil, geceden korktuğun için seviyorsan... Yazık!
***

Geceyi karanlığında ışık aramak için değil de, çarçabuk uykuya dalmak için bekliyorsan... Yazık!
***

Birçok ilişki taraflar birbirini severken ölür. Çünkü sürekli birbirlerine bakarken, kendilerine "bakma"yı unutmuşlardır. "Kimim ben? Nasıl biriyim?" diye sormaya başladıklarında, iş işten geçmiştir.
***

Dikkatimi çekiyor. Yeni kuşak yerli filmlerde ayrılık konuşmaları çok inandırıcı ve damardan oluyor. Ama iki insanın yakınlık kurmalarına doğru açılan diyaloglarda eski Yeşilçam sinemasıyla yeni filmler arasında bir fark yok. Takur tukur, ürkek, eğreti sözler birbirini izliyor. Neden? Yoksa gerçeklikte de böyle miyiz?

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA