Geçtiğimiz perşembe akşamı dışarıda yemeğe karar verdik.
Sık gittiğimiz restoranın kapısını aralayıp iki kişilik bir masa var mı diye baktığımda, içerdeki hummalı hazırlık dikkatimi çekti.
Uzun masalara çiçekler konuluyor, tabak çanaklara son düzenleri veriliyordu.
Bir köşeye canlı müzik ekipmanı yerleştirilmişti.
"Ne oluyor?"
"Bu akşam 8 Mart ya Haşmet Bey, bir hanım derneğinin 60 kişilik kutlama yemeği var!
Bütün masaları kapattık."
"Anladım" dedim, "yine 8 Mart 1857'de yanarak ölen 129 dokuma işçisi kadının kemikleri sızlatılacak!"
Biz oradan kaçar gibi uzaklaşırken...
Mizampleli saçları; simli gece elbiseleri ve yüksek topuklu rugan ayakkabılarıyla kutlamacılar sökün etmeye başlamıştı.
***
Şaşılacak bir şey yok aslında...
Modern insan "
düşünmek, bilmek ve anlamak"için kullanabileceği her fırsatı hızla cıvıklaştırıyor.
Toplumsal acılar
unutkan kutlamalara dönüşüyor; samimi bir neşeyi hak eden kutlamalar ise yerini
gergin eğlencelere bırakıyor.
Bu her şeyin hızla kendi hakikatiyle bağını koparma sürecinden
Kadınlar Günü'nün yakasını kurtarması mümkün müydü? Ne yazık ki, hayır!
Tamam!
8 Mart'ın ille de ilk ilan edildiği haliyle, yani
Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanması gerekmiyor.
Ama soruyorum kadınlara...
8 Mart "
altın günü"ne veya "
erkeklerin kadınlara karanfil verme günü"ne çevrilmeli miydi?
"
Kadınlık durumu"nun çok ciddi meseleleri yok mu? Kadına karşı şiddet, cinsiyet ayrımcılığı ve diğerleri hani...
Bu meseleleri bir günlüğüne olsun hakkıyla ele almak çok mu zor?