Hüzüne sadece şarkılarda tahammül edenlere... Kahkahaları çoğaldıkça mutsuzlukları azalacak sananlara...
Dünyayı dert edinmeyi mikrobik bir hastalıkla temas gibi algılayanlara...
Gündelik hayatındaki bütün sorunlarını bir tür "talihsizlik" gibi görüp sabah akşam başına "talih kuşu" konmasını bekleyenlere...
Nasıl anlatayım ki...
"Pozitif düşünmek" dedikleri aslında içinde derin bir korku ve endişe saklıyor!
Mutsuzlukları ve hayal kırıklıklarıyla yüzleşmekten kaçan insanların hayatlarını "pembe kurdeleler"le süslemesinin nesi pozitif olabilir!
Azıcık itince, yıkılan bir dekor bu!
***
Fakat "
pozitif düşünce" akımının çok taraftarı var.
Hepsi de pek fanatik!
Daha geçen gün...
Büyük insanlık geleneklerinin vaaz ettiği "
iyiyi düşünmek" ile kişisel gelişim piyasasının uydurduğu "
pozitif düşünmek" arasında büyük fark var diye yazdım ve "
hayat piyango değil, oturduğunuz yerde büyük ikramiye çıkmasını beklemeyin" dedim ya...
Gördüm ki, birçok okur bu sözlerime bozulmuş.
Onları anlıyorum.
Üstelik bu tavrın geleneksel yüzü de bizim toplumumuzda pek tanıdık ve yaygındır.
"
Hayatınızı değiştirmezseniz, yeni yıl sizin için zor geçer" dersiniz onlara; hiç duraksamadan "
sen şom ağızlısın, zaten hep negatifsin!" tepkisini verirler. Ölümden söz edersiniz, "
ağzından yel alsın" diye ayaklara fırlarlar.
Bu mudur, düşünmek? Bu mudur pozitiflik?
Bilgiyle, sezgiyle, hakikat arayışıyla donatılmamış ve bütün varlığını acılardan kaçış üzerine odaklamış bir zihne, "
düşünüyor" diyemeyiz!
***
Popüler kültür açısından baktığımızda da "
pozitif düşünmek" modası hiç masum değil!
Boş hayaller kurdurmak ve "
geleceği pazarlayıp satmak" üzerine kurulu
açgözlü finans kapitalizmi 2008 krizine kadar "
pozitif düşünmek" modasıyla el ele yürümedi mi?
"Finansçıların büyük bir şehvetle toplumu uçuruma sürüklediklerini neden göremedik?" sorusuna şimdi bazı iktisatçılar şu cevabı veriyorlar: Sahte iyimserlik (pozitiflik) toplumu öyle sardı ki, olumsuz gelişmelerle hesaplaşamadık. (Bu modanın özellikle kanser hastaları üzerindeki tahribatını anlatan bir kitabı meraklısına öneririm: Barbara Ehrenreich, "Bright-Sided: How The Relentless Promotion Of Positive Thinking Has Undermine America.")
***
Bunca yıllık ömrümde net biçimde anladım ki...
Hayat ibret ve ironiyle bezenmiştir. Konfora doğru koştukça rahatsızlık peşimizden takip eder! Tatmin arayan insan tatminsizliği bulur! Mutluluk kovalayan, mutsuzluğa yakalanır!
Ve ne yazık ki, şu gerçeği hep unutur, hep savsaklarız...
Zeytin tanesinin buruşuk yüzüne ve damakta bıraktığı buruk tada odaklanmaktan;
sevgilinin boynunun kuytusundaki kokuyu içine doyasıya çekmekten; ara ara
herkesten uzak bir köşeye çekilip derinlere dalmaktan ve
dost muhabbetlerinin hakkını vermekten daha "
pozitif" çok az şey vardır!