Bir gencin üniversiteye gittiği ilk yıl ne öğrendiğini hiç merak ettiniz mi?
Sakın bilimden, meslek eğitiminden, araştırma kültüründen ve akademik hayatın inceliklerinden dem vurmaya kalkışmayın!
Bizdeki üniversiteler daha çok "Yüksek Lise" tipi eğitim yaptığından bir gencin o incelikleri öğrenmesi yüksek lisansa kalır.
Tamam, ilk yıl...
Heyecandır, umuttur, yeni arkadaşlar, yeni çevrelerdir.
Ama üniversitede öğrenciysen çarçabuk öğrendiğin şey "baş belası" veya "fazlalık" olduğundur.
***
Nasıl öğrenilir bu? Nerede?
Anlatayım...
Öğrenci hayatının merkezi
"Öğrenci İşleri" denen kurumdur.
"Öğrenci İşleri" (bizim zamanımızda resmi iktidarı daha vurgulansın diye midir, bilmem, "öğrenci kalemi" denirdi) demek
öğrencilere bürokratik eziyet demektir.
Bugün gidilecek ama mutlaka yarın gelinecektir!
Olmadı, haftaya
birkaç merhametli memura yalvarılıp yakarılarak işler halledilecektir!
***
Geçen hafta bir
devlet üniversitesine yolum düştü.
Üniversite içindeki yolun bir kaldırımında
neşeli ve geveze öğrenci grupları, tam karşı kaldırımda
somurtuk, öfkeli ve kırgın biçimde tek başına yürüyen gençler vardı.
Bir bilene sordum...
Karşı kaldırımdakiler
"Öğrenci İşleri"nden dönenlermiş!
Demek ki...
Bana "tarih öncesi" kadar uzak gelen kendi öğrenciliğimden beri durum hiç değişmemiş!
Demek ki hâlâ...
Geniş bir odanın içinde
sıkıntıdan patlayan yirmi kadar memur camekânın öte yanındaki öğrencilere
"uyuz, laftan anlamayan ve üstüne üstlük küstah baş belaları" muamelesi yapıyormuş!
***
Baktım...
İnternet forumlarında "derste, aşkta, harçta, harçlıkta işler ters gittiğinde
mazohizmimi kaşımak ve kendimi pislik gibi hissetmek için derhal
Öğrenci İşleri'ne uğruyorum. Ne yapıp ediyorlar ve beni hiç yanıltmıyorlar" diye yazanlar var.
Günah değil mi bu çocuklara!
Diyorum ki..
Şu sıralarda öğrencilerin askerlik derdine çare arayan YÖK Başkanı
Yusuf Ziya Özcan biraz da şu
"Öğrenci İşleri" sorununa el atmalı!
Belki
kırtasiyeciliğe çare bulunamaz ama
öğrenciyi terslemek üzerine inşa edilmiş üslup ortadan kaldırılabilir!