Geçen gün başıma geldi...
Ağzımdan "holding" lafı çıktı ve durup kaldım.
Yerimde şöyle bir toparlanıp dolu dolu tekrarladım: Holding...
Durum bir anda matraklaşıverdi.
Arkadaşlarla gazetede oturmuş, uluslararası bir yatırım haberinden bahsettiğimize kim inanırdı ki...
Sanki "holding" dediğim anda aniden bir yerli dizinin ortasına ışınlanmıştık Çevremdekiler kahkahayı patlattılar tabii.
Malum, yerli tv dizilerinin eline geçirip hamur gibi yoğurduğu beynimiz için anahtar niteliğindedir bu sözcük!
"Holding" dediğiniz anda önünüzde birdenbire bir kapı açılır ve önü alınmaz ihtiras fırtınaları ve gösterişli bir güç dünyasına girersiniz.
***
Tv dizileri memleket için hava gibi, su gibi, peynir ekmek gibi bir şey oldu.
Durum şu...
Sanki insanlar kendi günlük hayatlarını
alelacele geçiştirip ekran karşısına yerleşiyor ve
"yaşamaya" başlıyor!
Anlayacağınız, hayat dizilerde sürüyor artık.
Gerçek şu ki, bazı diziler
senaryo, görüntü yönetimi ve oyunculuk açısından çok başarılı.
Hatta şunu da söyleyeyim; bazı dizilerin senaristleri bana
"yeni yerli sinema"nın senaristlerinden çok daha derinlikli ve yetenekli görünüyorlar.
Ama büyük bir problem var.
Dizilerdeki
zenginler bir tuhaf!
Yoksulluğu alabildiğine
"sahici" anlatan;
orta sınıfı bütün
gizli perişanlıklarıyla ortaya seren dizilerimiz iş
burjuvaları anlatmaya gelince berbat klişelere saplanıyor.
***
Dizideki kapıcı karı koca müthiş gerçek kişiler iken neden holding patronu bu kadar karikatür? Neden zenginlik
Pompei'nin son günleri gibi resmediliyor?
Neden burjuva ailesi diye gösterilenler daha çok bir
"mafya ailesi"ni andırıyor?
Hele
Fox'unkiler gibi diziler var ki, onlarda konu tümüyle zenginler arasında geçiyor. Ama herkeste
az önce banka soymuş bir sosyopat havası var.
Peki bu tablo neye işaret ediyor?
Belki zenginleri böyle karikatürleştirme çabası
toplumsal bilinçaltında süre giden bir inancı hem çaktırmadan kaşıyor hem de gizliyordur.
Zenginliğin aslında bir tür
"zorbalık" veya
"çalıp çırpma" sonucu oluştuğu inancını...
***
Bekliyorum...
Bizim
anlı şanlı akademik dünyamızın yerli diziler konusunda kapsamlı ve ayrıntılı çalışmalar yapmasını bekliyorum.
Entelektüel çevrelerin bu konuda ciddi analizlerini bekliyorum.
(Geçen yıl Birikim dergisinin dizilerle ilgili dosyası ne kadar zihin açıcıydı ama arkası gelmedi!)
Tabii, adı lazım değil,
bir iletişim fakültesinde hiç dizi izlemeyen ve izleyenleri küçümseyen hocaların kendileri gibi yüksek lisans öğrencilerine diziler hakkında araştırma yaptırdığını öğrendim de...
Bu işlerden pek umudum da kalmadı, doğrusu!
Oysa bir toplumun zenginleri ve zenginliği kavrama biçimi
"yoksullukla savaş" modelini de biçimler.
İnsan merak ediyor...
Yoksa bizim burjuvazi gerçekten de derme çatma bir sosyal sınıf mı?
Biraz düşmüş aristokrat taklidi, biraz mafya bozuntusu, biraz gösteriş budalası...
Öyle mi?
"Galiba..." dediğinizi duyar gibiyim!