Tatil mevsimi geldi ya...
Otel ve tatil köyü reklamları da medyada boy göstermeye başladı.
Birçoğu "ev rahatlığı" vaat ediyor.
Bu türden reklamlar gerçekten insanların otel tercihlerinde etkileyici oluyor mu, onu bilemiyorum.
Ama bir tatil otelinin "ev rahatlığı" taşıdığını iddia etmesi aslında garip!
Yalnız odanızda değil, evinizin salonu misali lobide ve lokanta kısımlarında yan gelip yatarak televizyon izleyebilirsiniz anlamına mı geliyor bu?
Veya terasın orta yerinde horul horul uyuyabileceğinizi mi anlatmak istiyorlar?
***
Ama işin esası şu ki,
ev rahat bir yer değildir. Konforundan çok bir tatile asla uymayacak "
rahatsızlıkları" vardır bir evin.
Hepsinden önce de "
ev işi" diye bir şey vardır.
Ne yani?
Kendimizi "
evimizde gibi hissedeceğimizi" iddia eden otellerde
içtiğimiz çayların bardaklarını bir koşu gidip mutfakta sudan mı geçiriyoruz?
"
Room service" dedikleri bizim gece yarısı odadan çıkıp otel mutfağında çorba pişirmemize izin verilmiş olması mı?
Yatakların toplanması, çarşafların değişmesi keyfimize ve dahası bizim elimize mi bırakılıyor oralarda?
***
Şaka bir yana...
Bu reklamlar ne anlatmaya çalışıyor?
Kendini
doğru yerde, güven içinde hissetmeye mi vurgu yapıyor?
Evet! Büyük ölçüde öyle!
İyi de
zor bela valizlerini toplayıp onca yol gittikten sonra bir otele yerleşen insan bilmez mi!
Evinde gibi hissedecek idiyse, bunca meşakkate ne gerek vardı?
Evinde kalsa daha iyi olmaz mıydı!
İşin gerçeği şu ki..
Birçok konaklama tesisi "
ev gibi" lafının arkasında
hizmet yetersizliklerini, laçkalıklarını, baştan savmacılıklarını saklıyor!
Oysa otellere otel gibi olmaları gerektiğini hatırlatmak gerekiyor.