Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları: Ruhum kış, mevsimim yaz!

Yenilenelim... Tamam! Değişime ihtiyacımız var... Doğru! Ama nazımızın en sevdiklerimize geçmesi gibi, ilk değiştirdiklerimiz de "iyi"ler oluyor... Neden hem gündelik hayatımızda, hem de siyasal- sosyal dünyada "kötü"ye dokunan yenilenmeler yok denecek kadar az? Artık "yenilenme fetişizmi" mizin problemlerini sorgulama vakti gelmedi mi?

***
Ne olur, hiçbir şeyi "maksat değişiklik olsun" diye değiştirme! Çünkü iyi olan ne varsa, ilk onlar gidiyor güme!
***
Modern kültürün en berbat tuzaklarından biri geleneksel iyi-kötü çatışmasının yerini eski-yeni çatışmasının almasıdır.
***
Son zamanlarda pek moda olan birçok "kişisel gelişim" kitabında temel ilke olarak "hedeflerinizden asla vazgeçmeyin" tavsiyesi bulunuyor. Bu tavsiyeyle karşılaşanların ilk anda göğüsleri sıkı bir azim ve kararlılık duygusuyla kabarıyordur, eminim! Ama bir durup düşünseler... Vazgeçmek, her zaman yenilgi değildir. Vazgeçmek, başkalarının "başarı"sını değil, kendi başarını seçmektir. Vazgeçmek, çoğu zaman iyiliğin yanında saf tutmaktır.
***
Haz mı istiyorsun? Elde edeceksin. Özgürleşmek mi istiyorsun? Vazgeçeceksin. Ama "kaybedenler kulübü" kurmamak, ağlamamak, sızlanmamak şartıyla...
***
Selahattin Yusuf'la bir kahvede oturuyoruz. Arka masalardakiler müthiş bir dikkat ve ciddiyetle okey oynamaya dalmışlar. Elleri kolları çok hızlı hareket ediyor. Yüzleri tedirgin. Gülmekle ağlamak arasında sesler çıkartıyorlar ve belki bunun hiç farkında değiller. Selahattin'e "şunlara baksana, çok garipler" diyorum. Gülüyor; "az sonra gelecek bir sinir nöbetini ötelemeye çalışıyor gibiler" diyor.
***
Geçen gün yazdım ya, "Türkiye toplumu konuşmak için devletin susmasını bekliyor" diye... O yazımı bitirdim.
Bilgisayarı kapattım. Sonra Engin Özmen'in şiirlerini okumaya başladım. Orada şöyle bir dize: "Nefes almayı da devlet zoruyla öğrettiler/ oysa nefes nefeseyim yıllardır."
***
Âşık olduğunu sanıyor. Oysa bir bilse; sadece "şık" olabilmiş!
***
Ne güzel, eli kulağında yazın. Hatta geldi mi ne! Mevsimlerin o "büyük öğle vakti"yle buluşma günümüzü iple çekiyorum.
***
Neden yaz mevsimini bu kadar seviyorum? Ruhumda hep kış hüküm sürdüğü için mi?
***
Yaz... Hayır! Tatiller, güneş, deniz falan, pek umurumda değil! Onlardan uzak nice yazlar geçirdim ve yine de çok sevdim ve hep önünde saygıyla eğildim bu mevsimin. Yazı seviyorum çünkü "kaderini sevmek" (amor fati) ve aynı anda özgürlükle sevişebilmek için en uygun mevsim.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA