Hava buz gibi!
Sakarya Atatürk Stadyumu'nun çimlerinde yerini alan 23 Nisan çocukları tir tir titriyorlar.
Hele 5 ve 6 yaşlarında miniklerden oluşan bir jimnastik grubu var ki, mayo ve taytları içinde gösterinin başlamasını beklerken donmak üzereler.
Bazı çocuklar soğuktan ağlıyor.
Tribündeki veliler durumun farkında da, ama acaba kalın pardesüleri içinde mikrofon başına gelip uzun uzun konuşan protokol farkında mı?
Belki bu haberi okumuş veya izlemişsinizdir.
Zaten bilmediğimiz, yaşamadığımız bir şey değil, değil mi?
***
Belki cumartesi günü çocuğunuzu okula götürmüşsünüzdür.
Ya da mahallenizdeki okulun önünden geçerken şunları fark etmişsinizdir...
Çocuklar sevmedikleri şiirleri okuyorlar.
Saatlerce ayakta durmak zorundalar ya, birbirlerine şaka yapınca müdürden
sunturlu bir azar işitiyorlar.
Sevdikleri şarkı, türküleri söyleyip dans ederek eğlenmeye başlayınca da, onları izleyen bazı çokbilmişler tarafından
"bu yeni nesil törenler hiç yakışıyor mu ulusal bayramımıza" diye ayıplanıyorlar.
***
Artık bir toparlansak da, diyorum...
Şu
23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamaları konusunu yeniden ele alsak!
Çocukların zapturapt altına alınıp
yetişkinlere gösteri yaptığı gün olmaktan çıkarsak...
Bayramın çocuklar için eziyete dönüşmesini engellesek...
Bu günde çocuklar doya doya çocukluklarını yaşarken biz
yetişkinler de laf kalabalığına getirmeden ve dikkatimizi dağıtmadan 23 Nisan'ları
"Ulusal Egemenlik Bayramı" olarak idrak etsek...
İyi olmaz mı!
***
Çocukların asker gibi sıraya dizilmesi...
Oğlanların ya zorla takım elbiselere ya da alacalı bulacalı gösteri kıyafetlerine zorlanması...
Kızların saçlarının koskoca kadınlar gibi yaptırılması...
Hatta
makam koltuklarına çocukların oturtulması geleneği...
Bunların hepsini bir gözünüzün önüne getirin ve söyleyin bana..
Sanki
çocukları çocukluktan çıkartmaya çalışıyor gibi değil miyiz?
Sanki bütün bunlar büyükler
"bak şu keratalara" deyip neşelensinler diye yapılıyormuş izlenimi vermiyor mu?
İyi de, hani çocuklar gülüp neşelenecekti!
***
Çocuk Bayramı'nı çocuklar için bayram haline çevirmekte zorlanacaksak ve onlara eziyet etmeyi sürdüreceksek...
Hiç uzatmadan, vazgeçelim.
Bir teklifim var.
Başa dönelim. Yani 1929'a...
Bayramın ilk kez
Himaye-i Etfal'de (sonradan Çocuk Esirgeme Kurumu) törenle kutlanışındaki
gayeye geri dönelim.
Neydi o gaye?
Millet, yani yetişkinler...
Şehit ve gazilerin çocuklarına sahip çıksın...
Kimsesizleri himaye etsin...
Çalışmak zorunda kalan çocukları kurtarıp eğitim versin...