Nazım Hikmet'in 18 Ağustos 1938'de "Cumhurreisi Atatürk'ün Yüksek Katına" yazdığı mektubun orijinali ortaya çıktı.
Şairin ve annesi Celile Hanım'ın af talep eden mektupları Çankaya arşivinde yan yana duruyorlarmış.
Bilmiyorum, mektubu okudunuz mu?
Ben okudum...
Çok iç burkucu!
Hem içeriği insanca, pek insanca hüzünlü!
Hem de okuyanı "otoriter iktidar ve muhalif sanatçı arasındaki ilişki" üzerine buruk düşüncelere sevk ediyor!
***
Önce şunu belirteyim ki...
Mektup son yıllarda zuhur eden "
Kemalist sosyalizm" akımının bağlılarını sevindirecek özellikler taşıyor.
Öyle ya...
Komünizmin büyük şairi...
Hukukun en basit ilkeleri çiğnenerek 15 yıla mahkûm edilmişken dahi...
Atatürk'ü "
büyük işlerinin arasında meşgul etmekten" sıkıntı duyduğunu belirtiyor.
Adaleti hukukun evrensel ilkelerinden değil,
(kendi sözleriyle) "
Kemalizm"den bekliyor.
Ve mektubunu...
"
Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki, suçsuzum" diyerek bitiriyor.
***
1960'larda, 70'lerde, hatta 80'lerde bu konular geniş kesimler tarafından "
bilerek" tartışılırdı.
Oysa günümüz gençleri basmakalıp yargıların baskısı altında ve
popüler kültüre sızan bilgi kırıntılarıyla yetinmek zorundalar.
Nitekim, mektubu okuyan bir genç bana "
Bilseydi izin vermezdi Atatürk, değil mi?" diye sordu. Sonra "
Nazım belki de bu kırgınlık yüzünden kaçmıştır" deyiverdi.
Ne
Türk İnkılabı'nın kadro çatışmalarından ve "
incelikleri"nden haberi vardı, ne de
Nazım'ın siyasal biyografisini biliyordu. Yine de o kadar güzel şiirler yazan birinin 37 yaşında
içeri girip 50 yaşında çıkmasına akıl erdiremiyordu işte!
"Bu Nazım'ın ilk mahkûmiyeti değildi" deyince ben...
İnanmaz gözlerle baktı.
Devam ettim: "
İlk mahkûmiyeti 1925'te İstiklal Mahkemeleri'nde. 1928'den sonraysa, neredeyse her iki yılda bir mahkeme önüne çıkartıldı, tutuklandı."
Genç arkadaşım bunun üzerine durdu. Şöyle bir doğruldu...
Ve "
eğer böyleyse" diye mırıldandı; "
ben Nazım'ın yerinde olsam.."
"Bilmiyorsun" diyerek kestim sözünü; "
özgürlüğünden yoksun olmanın, dört duvar arasında olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun!"