"Halklar birbirinin dilini anlar; hangi ülkede olursa olsun sokaklar birbiriyle anlaşır" derler ya...
Her zaman doğru değildir!
Mesela bizim sokaklar Arapların demokrasi arzusuna mesafeli yaklaşıyor.
Kahve sohbetlerine kulak kabartın; işyerinde arkadaşlarınızla tartışın, göreceksiniz ki...
Arap İsyanı'nın altında hâlâ bir çapanoğlu arıyoruz. Kitlelerin demokrasi susuzluğundan değil de, petrolün pis kokusundan falan söz ediyoruz.
***
Bu da bizim trajedimiz tabii!
Malum
Batı karşısında eziklik duymak çok inciticidir. Bunu yaşayan halklar acısını
"daha ezik" olduğuna inandıkları halklardan çıkartırlar.
İşte tam da bu nedenle...
Sıradan okumuş yazmışımız, alçak ve yüksek bürokratımız, kendini pek
"çağdaş" sayanımız, hatta en mazlumdan yana olanımız dahi..
Kendi kendine kaldığında şu düşünceye teslim olur:
Demokrasi Batılılara layıktır. Biz bile hâlâ
"hazır değiliz"dir!
Eh, Araplar mı? Onlar başlarında
çapsız diktatörler olmadan yaşayamazlar ki!
***
Dün Akşam'daki yazısında Cemalettin Taşçı ne güzel ifade etmişti...
Walesa önderliğinde Polonyalılar yapar ama Araplar, hele Libyalılar asla yapamaz; ne de olsa Polonyalılar Avrupalıdır, diye düşünen...
Şişine şişine
"bu Ortadoğu toprakları hep diktatör çıkartır" demeyi marifet sanan ama Stalin'in, Hitler'in, Franco'nun nerde çıktığını unutan kafalar...
Bir süre daha akıl erdirmek istemeyecek ama isyan ateşi sürecek!
Zaman zaman tökezleyerek de olsa,
Arap dünyasına sahici demokrasi gelecek!
***
Biliyorum, Ankara'nın yüksek tepelerinde bile "Suriye'de olmaz" fikri hâkimdi.
Vakti geldi, görüyoruz olup olmayacağını!
"Petrol krallıklarında olmaz" diyenlerin de yanıldığını göreceğiz sonunda.
Belki bu
"devrim"lerin 20 yıl kadar geç kaldığını söyleyebiliriz.
Akademik dünyamız falan pek farkında değildi ama birçok Arap sosyolog
Doğu Bloku'nun yıkılışından hemen sonra özellikle Mısır ve komşularında bu isyan ateşinin tutuşacağını sanıyordu.
Mesela önemi bir akademisyen olan
Nazih Ayubi "Over-Stating the Arab State" adlı çok değerli çalışmasında bu beklentisini açıkça ortaya koymuştu.
Çünkü Ayubi'ye göre Arap devletleri
"zorba"ydı ama
"güçlü" değildi.
Başlangıçta cılız görünen bir isyan bir anda
domino etkisi yaratabilirdi.
***
Son notum şu...
20 yıl gecikme insan hayatı için uzun fakat toplumların hayatı için kısadır.
Şimdi Libya semalarında boy gösteren Fransız savaş uçaklarına kanmayın!
Ömrü yeten...
Ortadoğu'daki değişim rüzgârının en sert ve belirleyici etkisinin Batı üzerinde olacağını da görecek!
20 yıl sonra tarihin şafağına
biraz Mağripli, biraz Anadolulu, hatta Mezopotamya kültürüyle haşır neşir yepyeni bir Batı doğacak!