Medyada yer alan kimi dış haberler Türk aydınının içinin yağlarını eritir!
Mesela "ABD'de lise mezunu gençlerin yarısı anadilinde doğru düzgün okuyup yazamıyor" haberi böyledir.
Bu haber ısıtılıp ısıtılıp sofraya getirilir.
Biz de hemen içimizden "hıh!" çeker; "Amerika dünyayı titreten Süper Güç ama Amerikan toplumunda cahillik diz boyu" deriz.
On beş saniyeliğine bile olsa komplekslerimize iyi gelir böyle düşünmek!
Bazılarımız kendini tutamaz; onların gençleri doğru düzgün yazamazken, bizim gençlerimiz solucanın sindirim sistemini bile ezbere biliyor, diye övünür.
Ama sormayız hiç; neden öyledir?
Neden onca yıl okulda dirsek çürütmelerine rağmen çocuklar okuma yazmayı öğrenme güçlüğü yaşamaktadır.
***
Bu
"felaketi" belki bizim de başımıza geldiğinde anlayabileceğiz.
Belki şimdi yavaş yavaş anlamaya başlamışızdır.
Çünkü bakıyorum da...
Çevremdeki birçok ailenin çocuğunda okuma güçlüğü var. Hemen hepsi yıllar geçse de çocuklarının
okumaya ve derslere kayıtsızlığının geçmediğinden şikâyet ediyor.
Öğretmenler ise özel sohbetlerde çok ilginç şeyler anlatıyorlar...
Hem anne babalar, hem çocuklar
tatil dönemi ödevlerinin yoğunluğuna bozuluyorlar. Fakat öğretmenlere sorarsanız, bu
ödevlerin artık farklı bir işlevi var: Çocukları okula ve öğrenim disiplinine bağlı tutmak çok zor. Ödevler bunu amaçlıyor.
Dahası...
İtiraf etmek gerekiyor ki...
4. veya 5. sınıflarda bile yaz tatillerinden dönüşte okuduğunu anlamayı ve hatta yazmayı unutan öğrencilerin sayısı artıyor.
***
Bu konuda uzmanların alanına girmek istemiyorum.
Ama uyarıyorum...
Eğitim öğretim sadece
müfredattan ibaret değil.
Toplum değişiyor. Hayat tarzları değişiyor. Çocuklar değişiyor.
Çok farklı bir ilgi ve bilgiyle onlara yaklaşılması gerekiyor.
Milli Eğitim
"yeni çocuklar" gerçeğinin farkında! Ama işler istendiği gibi yürümüyor. Veliler ise şaşkın!
Şimdilik
bütün yük her gün o çocuklarla karşı karşıya olan öğretmenlerin üzerinde!
Öğretmenler kendi hayat yükleriyle uğraşırlarken bir de bu çocuklarla baş edebilirler mi?
Zor! Çok zor!