Lider ve takipçisi arasındaki ilişki her zaman netamelidir. Çocuk için yetişkin neyse, takipçisi için de lider odur. Lider hem seven ve sevilen hem de ezen, tahakküm edendir. Bu ciddi bir çatışmadır. Yorar insanı, içten içe hırpalar. O zaman ne yapar takipçi? Ezikliğini meşrulaştıracak derin anlamlar arar; lideri yücelttikçe yüceltir. Sonra ayıkla pirincin taşını...
***
Burada kritik olan liderin davranışıdır! Lider takipçisiyle arasındaki hipnotik aşktahakküm ilişkisine gaz vermiyorsa, sorun büyümez. Takipçinin duygularını kontrol etmesi zordur. Kontrollü olması gereken liderdir. Ama bunun daha kolay olduğunu kim söylemiş!
***
Takipçi sever, inatla ister sevdiğini. Kapıda yatar, serenat yapar, şantaja başvurur. Lider sevilendir. Ama sevilmeye yenik düşmemiş; sevgi armağanlarıyla baştan (yoldan) çıkartılmamış kaç kişi vardır şu hayatta? Liderler de insandır.
***
Anlatırlar... Bir sohbet sırasında Atatürk "sıfır nedir?" diye sorar. Behçet Kemal Çağlar "Sizin yanınızda ben nasılsam, sıfır da odur!" der. Nükte midir bu? Öyleyse, ne fena bir nüktedir. Yalakalık mıdır peki? Denebilir ama o zaman işin özü anlaşılmadan kalır... Atatürk "tövbe estağfurullah" çekip gülüp geçmiştir. Ama Behçet Kemal hiçbir zaman "geçememiş"tir!.. Atatürk'ü "Aslan, insan, Tanrı bir arada bu başta" diye selamlayan; onu "en büyük, en sevgili, en mert, en genç" olarak tanımlayan coşkun bir bağlılıktı onunki!
***
1940'ların sonları, 50'lerin başları... Arjantinli yoksullar ve orta sınıfın ezilen kesimleri Juan Peron'a âşık... Peron için meydanlar dolup taşıyor. Kitleler "sen iste, ölelim" havasındalar! Peron başlarda "siyasal rekabet dili"nin, hatta yeni karısı aktris Eva sayesinde magazinin parıltılı ilgi alanı içinde yuvarlanıyor. Asker kökenli, sert, inatçı ve tam o sıralarda âşık bir adam! Ama işte bu "sevgi ve bağlılık seli" her ruh için öyle baştan çıkartıcıdır ki, Peron'u da yutuveriyor. Bir gün... Buenos Aires'te meydana toplanmış beş yüz bin kişiye seslenirken "burada kaş kişiyiz?" diye soruyor ve kendisi cevaplıyor: "Siz beş yüz bin kişisiniz, bir de ben.. demek ki bir milyon ediyoruz!" Sonrası mı? Felaket!
***
Mutsuz insanlara bir bakın! (Dikkat, acısı olan insanlardan veya melankoliklerden söz etmiyoruz.) Hatta bir an durup kendinize bakın! Ne göreceksiniz? Bir alacaklı... Modern mutsuzluk, dünyayı kendisine borçlu görmektir. Neden? Onu tam olarak bilemeyiz fakat fena halde hissederiz.
***
Bana bir şezlong verin... Bir de güneş. Dünyayı yerinden oynatayım.
***
Bazı ilişkiler yürümez... Kötü ilişki olduklarından değil, "iyi" olduklarından. Âşıklar ne yeryüzüne dönmeye ne de cennetle avutulmaya razıdırlar. İlişkileri Araf'ta sıkışıp kalır.