Bu işin sonu ne olacak merak ediyorum.
Yahşi Batı 670 salonda gösterime girmişti.
Girdiği hafta da seyredilmeye değer birçok film salonlardan çekilmek veya kıyıda köşede kalmış salonlarda gösterime devam etmek zorunda kalmıştı.
Şimdi yeni Recep İvedik'in 750 salonda gösterime gireceği söyleniyor.
Zaten bütün ülkede doğru düzgün film izlenecek sinema salonu bini bulmaz!
O halde diğer filmlere ne olacak?
Hele hele eli yüzü düzgün, öyküsü ağırlıklı filmler!
Onlara kim bilir kaç hafta boyunca "hayat hakkı" tanınmayacak!
***
Şimdi öğreniyoruz ki...
Yeni Recep İvedik'le anlaşma yapamayan salonların sahipleri de isyanlardaymış!
"Umudumuz İvedik, onu gösteremezsek batarız" diyorlarmış.
Salon sahipleri kendi açılarından haklı olabilirler.
Nihayetinde bir iş bu! Sinema salonu dediğimiz de bir ticarethane!
Evet! Ama...
O
"ama"dan sonra durmak gerekir.
Tam da bu noktada okurum
Vural Akman'ın yetkililere yönelttiği şu sorular üzerinde biz de medya olarak uzun uzadıya düşünmek zorundayız.
Nerede tüketici hakları?
Nerede Rekabet Kurulu?
Yazık değil mi sinemasevere ve genç sinemacılara?
***
Aslında bizde filmlerin sinemaya çıkıp sinemaseverle buluşması hadisesi tam anlamıyla
yalanlar üzerine kurulu bir sistem!
Zaten bu ülkede...
Komik, küfürbaz veya televizyon şovlarının, dizilerinin devamı olan bir film yapmamışsanız...
Seyirci bulmanız imkânsız gibi bir şey!
Sonra bir bakıyorsunuz:
"Bu yıl 70 yerli film vizyona giriyor" diye manşetler atılıyor.
Oyunculardan birkaçı bir süreliğine "yıldız" oluyor; yönetmenlerle iddialı röportajlar yapılıyor.
Filmlere ödüller veriliyor.
Bir hava, bir şamata, bir gösteriş!
E, sonra?
Kim, nerede görüyor ki, o filmleri!..