"Valkyrie" filmi bitti. Işıklar yandı. Dışarı çıkıyoruz. Arkamdaki delikanlı arkadaşına soruyor.
"Oğlum, herkes korkudan üç buçuk atarken nasıl olup da bu von bilmemne kalkıp Hitler'in burnunun dibine girip suikast düzenlemiş?"
Arkadaşı da kuşkulu: "Hepsi de Hitler'in ordusunun subayı üstelik! Gerçek olaylar üzerine kuruluymuş film. Vay anasına!"
İçimden gülümsedim. Gençlerin kafasının bulanması normaldi.
Çünkü 20 Temmuz 1944'te gerçekleşen Hitler'e suikast ve darbe girişiminin arka planı pek iyi bilinmez. II. Dünya Savaşı hikâyeleriyle yatıp kalkmış; Nazi filmleri seyretmekten gına getirmiş benim kuşağım bile bu olaylara pek akıl erdirememiştir.
O yüzden diyorum ki...
Filmi fırsat bilip bu olayın arkasındaki gerçekler üzerinde duralım biraz.
***
Kendisine yönelik suikast girişimleri Hitler'in hayat hikâyesinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Hatta çevresi üzerindeki mistik etkisinde ölüme attığı çalımların büyük payı olduğu iddia edilir.
1921'den 1945'e kadar tam 46 suikast atlatmıştır Hitler. İktidarda olduğu dönemde ona yönelik 15 suikast girişiminden söz eder tarihçiler. Valküri Operasyonu ise hem suikast hem de çok ciddi bir darbe girişimidir.
Peki, Führer'in tartışmasız iktidarına, Nasyonal Sosyalist Parti'nin toplum üzerindeki egemenliğine, Gestapo'nun sinsi ve yaygın takibine rağmen kim kalkışabilmiş bu işlere?
Bunun kestirme cevabı iki kelimeliktir: Alman Ordusu.
Prusya geleneğine bağlı, aristokrat kurmaylar tarafından yönetilen ve başından beri Parti'yle arası iyi olmayan Alman Ordusu...
Düşünün... Daha 1938'te Genelkurmay Başkanı Ludwig Beck (filmde Terence Stamp canlandırıyor) Hitler'e darbe planlamış ama işler düşündüğü gibi gitmemişti.
Ağustos ayında emekliye ayrılan Beck bu uğurda örgütlü çalışmalarını 20 Temmuz 1944'e kadar sürdürmüştür. Filmde de görüyoruz, Valküri Opresyonu başarısızlıkla sonuçlanınca kendini vurarak hayatını sona erdirdi General Beck.
O halde şunu bilmek gerekir: Hitler bütün dünyayı korkuyla titretiyordu fakat kendi ülkesinde ona karşı dar kapsamlı ama çok ciddi bir dik duruş vardı!
***
Bir de şu var...
II. Dünya Savaşı'nda faşizme karşı savaşın hikâye edilişinde direnişçilere hep çok geniş ve saygın bir yer ayrılmıştır.
Gerçi orada bile kayırmacı bir tutum görülür. Mesela Polonya direnişi muazzam kahramanlık ve başarısına karşın Fransız direnişi kadar anılmaz, tanınmaz!
Ama asıl es geçilen Alman direnişinin (Widerstand) varlığıdır. Tarihçiler bile ancak çok yakın zamanlarda Alman direnişine önem vermeye başlamıştır.
Elbette bunun bir nedeni Alman direnişinin işgal ülkelerindeki direnişlerden farklı olarak açıkça antifaşist örgüt özelliği göstermeyişi ve gerektiğinde sokak savaşları yapan paramiliter bir nitelik taşımamasıdır.
Alman direnişi daha çok Hitler ve Himmler'i hedef almıştır. Yine de bu örgütlenmenin 1935'ten 1944'e kadar İçişleri Bakanlığı'nda dahi varlığını sürdürebilmesi hiç de hafife alınacak bir şey değildir.
Bir dakika!
Konu hem uzun hem de fena halde ilginç.
Fakat yerim kalmadı.
Lafı filmde Tom Cruise tarafından canlandırılan suikastçı albay Stauffenberg'e bile getiremedim.
En iyisi... Çarşamba günü kaldığım yerden devam etmek...