Tiyatroya gidenlere seyirci diyoruz.
Tıpkı sinemaya gidenler gibi...
Oysa sahnede iki usta oyuncu varsa iş değişiyor.
Seyirci diye bir şey kalmıyor!
Salonda 250 kişi var, diyelim...
250 kişi basbayağı bir " tecrübe " yaşıyor o sırada. Ya da en hafifinden kanlı canlı bir tanıklığın içinde buluyor kendini.
Hatta o usta oyuncular eğer nitelikli bir tiyatro metninin yardımını alıyorsa...
Durum iyice farklılaşıyor.
Seyirci de oyuna katılıyor.
Bir hayat tecrübesinden bile daha fazlası bu...
Basbayağı oyun.
Seyirciler artık can acıtan, kalbi sıkıştıran, kahkahalarla güldüren, cidden şaşırtan, derin düşündüren bir oyunun parçası oluyorlar.
O zaman da kimse salona geldiği gibi; aynı ruh haliyle çıkıp gidemiyor. Değişiyor, dönüşüyor sanki.
Geçen akşam Moda'daki Oyun Atölyesi salonunda bu gerçeği bir kez daha anladım.
Hangi oyunda mı?
Tabii ki "Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler " oyununda Haluk Bilginer ve Vahide Gördüm'ü seyrederken...
***
Oyun hem çok tanıdık hem de alabildiğine ilginç.
Mesela nasıl irkilten bir söz ve sahnedir o...
Adamın on beş yıllık karısına söylediği...
" Çift olmak... Bu gerçeklik değildir, kurulan bir düştür ."
Sonra bütün o öteki laflar...
Mesela kadının kocasına şu seslenişi...
"Her kadının hayalini gerçekleştiriyorum ben; on beş yıllık müşterek hayattan sonra kocasını terbiye etmek... İyi bak bana. Karşında duran bir hastabakıcı değil, bir aslan terbiyecisi."
Ah! Bir de...
Oyundaki kadının o çok anlamlı ve yırtıcı yakınışı var...
" Artık beni arzulamıyorsun, çünkü benimle yaşıyorsun. Artık senin kaçışın değilim, hapishanenim. Orada bana çarpıyor, katlanıyorsun... "
***
Mösyö İbrahim filmini seyretmiş miydiniz?
Hani Fransa'da bir Türk bakkalla (Ömer Şerif canlandırıyordu) bir Yahudi çocuğun dostluğunu anlatan filmi...
İşte o filmin uyarlandığı romanın yazarı Eric-Emmanuel Schmitt'in kaleminden çıkmış " Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler " oyunu...
Fazla kasmadan, abartmadan, zekice yazılmış bir metin.
Oyunun son on beş dakikasının gerçek bir başyapıt kıvamında olduğunu belirtmeliyim.
Peki Haluk Bilginer'i anlatmaya gerek var mı? Sanmam.
Müthiş bir sahne hâkimiyeti onunki.
Küçücük mimiklerle büyük ifadeler yaratmanın ustası. Bazen ağzınız açık seyrediyorsunuz onu.
Sinemada ve dizilerde dikkatimi çeken Vahide Gördüm 'ü ilk kez sahnede seyrettim. Çok etkileyici bir " aura "sı ve sahne " duruş"u var. Bundan böyle hiçbir oyununu kaçırmak istemeyeceğimi biliyorum.
Oyun mayıs ayına kadar kapalı gişe...
O yüzden bir "tavsiye" niteliği taşıyamıyor bu yazım. Seçimler yapılmış, biletler çoktan kapılmış çünkü.
Ama... Olur da turnede falan yakalarsanız, seyredin!
Ya da bir daha Haluk Bilginer'li, Vahide Gördüm'lü yeni bir oyunun sahneye konulacağını öğrendiğinizde hiç vakit geçirmeden bilet alın, derim!