Dün, Mısır'da olup biteni izlerken, gözlerim size anlattığım o katliam günlerine daldı gitti de o yüzden yazdım bunları. Aradan 25 sene geçmiş de ne değişmiş?
Mısır dediğin ülke ve orada yaşayanlar dünyanın en eski medeniyetlerinden birinin mekânı ve torunları da, e ne olmuş yani?
Sabit, canlı, silahsız, insan hedefe bir de utanmadan gizlenip saklanarak uzun menzilli tüfekler, türlü çeşit hafif- orta- ağır silahlarla ölüm kusmalar nasıl bir ilkellik, delilik, adilik, rezillik?
'Hepsi okumuş çocuklar'
Sadece o ölüm makinelerini çalıştıranlar, tetikleri düşürenler mi?
Ya onlara bu emri verenler. Muhtemelen "hepsi okumuş çocuklar."
Ya bizim etkili yetkili kadrolarımız ; "bir şeyler yapılmalı" diye didinip, canla başla dünya kamuoyunu kıpırdatmaya çabalarken, cambazhane seyircisi gibi heyecanlı, telaşeli ve "du bakali nolcek?" salozluğuyla bekleşen liderler, ülkeler, birlikler, kurumlar, kuruluşlar nerede ne yapar ne işe yarar?
İnsan haklarında, barışta, çağdaşlıkta, hak ve adalet dağıtmakta, ona buna bonkör ayar çekmekte sidik yarıştıranların nasıl da bostan korkuluğu gibi sağır, burunsuz, kör kaldıklarını ibretle izleyin.
"Başka memleketin içişleridir karışılmaz" diyen batılı, aydın devlet hükümet adamları da var. Peki de suskunluk bile o katillerin eylem değirmenine su taşımak sayılmaz mı?
Namık Kemal: "Köpektir zevk alan sayyâd-ı biinsafa hizmetten" demişti
Yalan mıymış?