Yaşım, yaşadıklarım ve mesleğim itibariyle en nesnel, en makul değerlendirmeleri yapacak durumda olmalıydım...Yok beceremiyorum... Belki hiç kimse gibi belki de pek çoğumuz gibiyim. Beynimin virüs bulaşmış bilgisayar beyninden farkı yok. Ne aklım dem tutuyor ne fikrim fren. Kimden ne duysam hemen inanıyorum. Kim ne derse desin inanmıyorum. Televizyonda konuşmacılık yaparken kurduğu cümlelere, mimiklerine, hislenmesine bakıp öpesim gelen birini biraz sonra hasım gibi, düşman gibi, ajan gibi hissediyorum.
Taş atanla, çadırda yatanla, gaz sıkanla, cop vuranla, örgütçüyle, sütçüyle, esnafla, analarla, doktorlarla, memurlarla, her partiden her ideolojiden birileriyle görüşüyorum günlerdir. Kim ne diyorsa inanıyorum. Çünkü söyleyen de besbelli sonuna kadar inanarak anlatıyor fikrini. Problem şu ki, iz bırakmıyor. Dakikalar içinde bir başka tarz, farklı fikir ve bendeki zihin patinajı. Gece yarısından sabah ezanına kadar valiyle eylemci gençlerin konuşmasını tam aralarından, gık çıkarmadan dinledim geçen gün. Vali de olsam aynen öyle der onun gibi yapardım, o gençlerin yerinde olsam yine onlar gibi davranırdım.
Cesaret mi
Ortamda şunca manzara var. İyi var, kötü var, kavga var, buluşma var, kapışma var, gaz var, gez göz arpacık var, yara var, ölüm var her şey var. Tamam da gördüklerimi algılamakta, manalandırmakta, değerlendirmekte yetersizim. Kah toparlanmaya çalışıyorum. Ara ara normale dönmüşüm sayıyorum kendimi. O arada da şöyle düşünüyorum: Aslında ne kadar korkak olduğumu itiraf etsem cesur sayılır mıyım? Kim bilir? Hem zaten fark eder mi? Şu an ihtiyaç duyulan cesaret mi?