Bunu dönem dönem yaparlar: Kaybettikleri seçimlerde "şaibe" kuşkusunu uyandırmak... Hep kaybettikleri için de hep yaparlar.
Eskiden seçimden sonra yaparlardı, bu sefer seçimden aylar öncesinden başladılar.
Amaç, AKP'nin kazanacağı besbelli olan seçime gölge düşürmek. Bunun bir işlerine yaramayacağını da bilirler ama hiç olmazsa "tuttukları" partinin hezimetini müşterilerine makul gösterebileceklerini umarlar.
Ki, okuyucularını bir dört yıl daha oyalayabilsinler.
Ne de olsa ekmekleri keklerdendir...
İşte şimdiden giriştiler: Tutanaklar eksik ya da yanlış düzenleniyormuş, "mükerrer" oy kullanılıyormuş, bazı seçmenler kütüğe kaydedilmiyormuş, sonuçların bilgisayara geçirilmesi sakatmış, malum terane...
Eskiden bu, seçim kaybeden kifayetsiz muhteris için bir ağlama fırsatıydı, şimdi artık "demokrasi sandık demek değildir" soytarılığına bir kılıf.
Bu ülkede bir tek şaibeli seçim olmuştur, o da 1946 yılında CHP'nin kazandığı ilk ve son seçim.
Oylar açık atılmış, gizli sayılmış (yani bugünkü uygulamanın tam tersi), oyları sayanlar bizzat CHP yetkilileri olmuştur. Bununla da yetinilmemiş, sandık başlarına üniformalı jandarma dikilerek korku yaratılmış, bununla da kalınmamış, oyunu atmak üzere elini zarfa götüren vatandaşa alenen "reyini o Celal Bayar denilen hırsıza mı vereceksin" diye müdahale edilmiştir!
Rezilliğin dorukları.
Oysa, günümüzde durum farklıdır. Seçimler yargı denetiminde yapılır. Yüksek Seçim Kurulu, en azılı rejim muhalifinin bile itiraz etmeyi aklından geçirmeyeceği kadar tarafsız ve dürüst bir hukukçular topluluğudur.
Oyların kullanılmasına, sayılmasına, tutanağa geçirilmesine mahkemede itiraz yolu da açıktır.
Her sandık başında da her partiden temsilci bulunur. Temsilci göndermediyse ya da adam bulamadıysa bu o partinin sorunudur.
Bir kısım seçmenin son seçimden bu yana adres değiştirdiği için oy kullanamayacak olması mesele edilmek isteniyor...
Suç, önce vatandaşlık bilincine sahip olmayan, gidip yeni adresiyle kayıt yaptırmayanların, sonra da onları uyarmayan siyasetçilerindir. (Bu tür vatandaşlar aslında poposunu kaldırıp seçim sandığına gitmeye tenezzül etmeyen, sonra da rakıyı çekip "ne olacak bu memleketin hali" diye ağlaşanlardır.)
Elbette "münferit" yolsuzluklar olduğu görülmüştür, belki gene görülecektir ama bunlar seçim sonuçlarını şu ya da bu yönde etkileyemeyecek kadar önemsiz ve yerel olaylardır.
Müstakbel yenilginize daha şimdiden kılıf aramaya kalkmayınız.
Haaa, bir de "beğenmediği ankete inanmayanlar" takımı var. Daha doğrusu, anketler CHP oylarında küçük de olsa bir artış gösterirse inananlar fakat aynı artış AKP oylarında görünürse inanmayanlar...
Adam soruyor: "AKP oyları yüzde 49.8'den yüzde 51.9'a çıkmış görünüyor, vatandaşın geçim şartları mı düzeldi de böyle oldu?"
Evet yavrum, aynen öyle oldu.
Bir şey daha oldu: Taksim'de öyle ürkütücü bir curcuna yarattınız ki, karşı tarafta "kenetlenmeyi" sağladınız.
Bir ayaklanma daha patlatın da "Tayyip" iki puan daha alsın!