Kılıçdaroğlu Irak'a gitmiş, İstanbul sermayesine hizmet eden "CHP medyasının" adamları da onunla birlikte tabii...
CHP medyası bu geziyi "Kılıçdaroğlu komşularla sıfır sorun politikasını sürdürüyor" diye yutturmaya çalışıyor. Aslında Kılıçdaroğlu, siyasi çapı yetmez ama AKP iktidarına karşı İran ve Suriye'ye de yaslanan bir "Şii kuşağı" oluşturmaya çalışıyor! Irak gezisi bu politikanın o ayağını yoklamaya yöneliktir.
Lakin CHP'liler Bağdat'ta gördükleri birtakım "Arapça" yazılardan tedirgin olmuşlar.
İktidara gelirlerse belki Arap ülkelerine de Latin alfabesi kullanmayı önerirler! (Yunanistan'a sakın önermesinler, bir Yunanlı'ya "Latin alfabesine geç" demek anasına küfür etmekten beterdir.)
Gürsel Tekin ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi isminin Arapça'sından da tedirgin olmuş...
Çünkü bu güzide partimizin adı, o dilde "Hizb-ül Şaab-ül Cumhuri" şeklinde söyleniyormuş... Yaka kartlarına yazmışlar, her birinin yakasına takmışlar, bunlar bir aşağı bir yukarı öylece dolaşmışlar. Atatürk sağ olsaydı nasıl kızardı herhalde...
Sayın Tekin, partinin adında "hizip" kelimesinin yer almasından da rahatsız.
Fakat derdini ancak holding gazetecilerine dökebiliyor, çünkü "bizde hizip yoktur" demeye kalksa Araplar bir taraflarıyla gülecekler. (Sanki Türkler gülmeyecekler de...)
Aman Sayın Tekin'in yanında İngilizce ve Fransızca konuşmaya da kalkmayınız.
Köklü eğitimi ve geniş kültürüyle, politikaya atılmadan önce uzun süre garsonluk mesleğini sürdürmüş olan bu değerli futbolsever, pardon, siyasetçi, bazı kelimeleri yanlış anlayıp bozulabilir...
Örneğin, İngilizce'de "hasta" anlamına gelen "sick" kelimesini, Fransızca'da "ruh" anlamına gelen "âme" kelimesini kendisinin yanında asla telaffuz etmeyiniz. "Bu mutfak çok ufak" gibi cümleler kurmayınız.
Fakat Türkçe de konuşmayınız. Kimbilir kaç lisana bihakkın vakıf olduğu için, bizim "bit" kelimesini Fransızca erkeklik organı, konmak fiilinin emir kipi olan "kon" kelimesini de kadınlık organı sanabilir...
En iyisi Sayın Tekin'e "Öztürkçe" seslenmek.
Böylece, merhum Nurullah Ataç'ın, Kılıçdaroğlu'nun ve Tekin'in partisine bir zamanlar "Kamubuyurum Tüz Bölemi" adını yakıştırmış olduğunu bilecektir.
Vallahi o zamanlar meclise "kamutay", milletvekiline "saylav", valiye de "ilbay" denirdi.
Hani şarkısı da var ya, kamutaaaay bugüün doooğdu ve saltanatı boğduuu...
Yargıtay, Danıştay, Sayıştay falan isimleri de o zamanlardan kalmadır. (Nurullah Ataç'ın ruhunu şâdetmek için şimdi bir de "çalıştay" yumurtladılar.)
Gerçi kamutayda saylavlık etmek, partinin "ulusalcı hizibine" daha çok yakışıyor ama tövbe, hizip demeyecektik, hizip yoktu...
Bu memlekette, "sosyalizm" kelimesinin Arapça'sını duyunca (el iştirakkiye) bunu gericilik sananlar vardır. Fakat "iştirak" kelimesine bakıp "katılımcı demokrasi" falan da sanabilirler ha... Karl Marx'ın ünlü sloganının Osmanlıca'sını işitseler ("ey dünyanın fukara- i kâsibesi, birleşiniz") ona da gerici bir slogan diyecekler.
Taksim'de Kemalistler'le omuz omuza tepişmiş olan "antikapitalist Müslümanlar" bu hususta ne düşünüyorlar acaba?