Türkiye Cumhuriyeti muhteşem bir çelişkiye imza attı: Osmanlıca yasaktı ama okullarda Osmanlı edebiyatı öğretiliyordu! Geçmişi silmişlerdi ama pek o kadar da silememişlerdi.
Yaaa, bunu hiç düşünmemiştiniz değil mi? "Eski yazı" şiddetle yasaktı, kullandığı görülen kodese tıkılıyordu.
Ama okulda çocuk "failatün failatün failatün failün" vezninin bütün inceliklerini öğrenmek zorundaydı, bilemezse notu kırılıyordu. (Bendeniz bu veznin "fa'lün" türevini severim, "ayını çatlatacaksın"...)
Alın işte, "ayını çatlatmak" ne demek? Herşeyden önce, "ayın" nedir "elif" nedir? Nerede "kaf" nerede "kef" kullanılır? Bunun bir de "nef" ve "gef" şeklinde çeşitlemesi var mıdır?
Çocuk Osmanlıca bilmiyordu, öğretmen "tuti-i mucize guyem" ne demek, "ayinesi saf olmayan çerh" nedir, meyhane taşradan niçin "mukassi" görünür, açıklamak zorundaydı. (Türk Sanat Musikisi dinleyen hanımlar mucize guye olan tutiyi Bülent Ersoy'un ağzından duydukları zaman anlıyorlar mı?)
Eskiler biliyorlardı, onlar imparatorluktan cumhuriyete yeni geçmişlerdi, eski yazı kamuda yasaktı ama birbirlerine özel mektuplarını falan hep eski yazıyla yazarlardı... Peki yeni kuşaklar?
O kadar bilmezler ki, eski yazıyla bir Türk kitabı gördükleri zaman, örneğin sahaflarda bir Ömer Seyfettin ya da bir Reşat Nuri eseri, bunu "Arapça" sanırlar! (Yıl 1973, Boğaziçi Üniversitesi'nde rahmetli Ali Alparslan'dan Osmanlıca dersi alıyorum, elimde de ilk baskısından mis gibi Çalıkuşu, tıkır tıkır okuyorum, gören takılıyor: Aaa, sen Arapça biliyor musun yahu?)
Şimdi ne denecektir? "Bunlar yeni yazıya aktarıldı, eski yazıya ne gerek var?" denilecektir.
Atanın dedenin mezar taşını okuyabiliyor musun, yoksa yerini müteahhide verip kat karşılığı apartman mı yaptırdınız? Sen daha 31 Mart'ın 13 Nisan olduğunu bile bilmiyorsun, konuşma.
Muhteşem Yüzyıl dizisini seyretmeyi biliyorsun ama o devirde yaşayan Baki Efendi'nin şu muhteşem beyitinin tadına varabilir misin: "Cihanı cam-ı nazmım şiir-i Baki gibi devreyler... Bu bezmin şimdi biz de Cami-i devranıyız cana!"
Baki'nin "gazeli" demedim, yanlış anlarsın, Baki "gazel okuyor" sanırsın.
Haa bak, "Osmanlıca ama hangi Osmanlıca" desen daha akıllı bir eleştiri getirmiş olurdun... Eski yazıyla temiz Türkçe mi? Yani diyelim Hüseyin Rahmi... Yoksa bir Ahmet Mithat Efendi okuyabilecek kadar ılımlı Osmanlıca mı? Yoksa, Evliya Çelebi'ye kadar gidelim mi? Yoksa "paleografya" mı, apayrı bir uzmanlık alanı, hani Hürrem'in sarayda öğrendiği...
Ben size söyleyeyim: Postalcıları ve de vakvakları ürkütmemek için, her Türk çocuğunun, Atatürk'ün Büyük Nutuk'unu "aslından" okuyup anlayabileceği kadar Osmanlıca!
Böylece, Hıfzı Veldet'in Nutuk'u öldüren o uyduruk "çevirisinden" de kurtulursunuz. (Orada Gazi Paşa, CHP mebuslarına "baylar" diye seslenir, oku oku gül.)
İsterseniz bu ders de "seçmeli" olsun.
Ama kim öğretecek? Eski yazı bilen kaç öğretmen var? Dersi mahallenin imamı mı verecek?
Eh, Kürt çocuklarına Kürtçe dersini kim verecekse, buna da bir miktar helal süt emmiş Osmanlı bulursunuz artık. Yoksa da yetiştirin.