Diyelim ki bunlar o anlı şanlı darbelerini yaptılar...
Avukat ağzıyla "bir an için" öyle olduğunu düşünelim, Karadenizli vatandaş ağzıyla "farzeyleyelum"... (Laz demek yasak, Laz dersem basın kızları da bana faşist derler.)
Medyanın bir kısmı zil taktı oynadı, anında köpekleşti.
Bir kısmı da sesini kesti oturdu. Ama bu darbecileri kesmedi, birçok gazeteci toplandı, stadyumlara dolduruldu, bazıları "kaçmaya teşebbüs ederken" vuruluverdiler ne hikmetse.
Sokağa çıkma yasağına büyük illerde genellikle uyuluyor. Meclis feshedildi. Siyasi partiler kapatıldılar (CHP ile MHP kapatılmadılar, geçici bir süre için yalnızca faaliyetleri askıya alındı.) Cumhurbaşkanı ve başbakanın hayatta olup olmadıkları bilinmiyor...
Cunta bir bildiri yayınlayıp "NATO'dan çıktığını" duyurdu.
Rusya'ya yapılan ittifak çağrısına Putin ile Medvedev somut bir yanıt vermediler, bekle gör politikası uyguluyorlar.
Havaalanları birkaç gün sonra açıldı ama yabancı uçakların inip kalkmalarına izin verilmiyor. Turizm iki seksen yattı, ülkenin uğradığı milyarlarca dolarlık zarar sineye çekiliyor. Çünkü gelecek olan, cunta üyelerinden birinin deyimiyle "alt tarafı yeşil kâğıt parçasıydı"...
Nitekim gene aynı üyenin "basarız basarız gider" önerisiyle Merkez Bankası dolar basmaya başladı (kalıp bulamadılar, renkli fotokopi çekip uydurdular.)
Döviz fırladı, dolar 3, avro 6 lira. Cumhuriyet altını 900 lira.
Gayrımüslim vatandaşların banka hesaplarına el kondu. İsrail hükümeti çok sert bir bildiri yayınlayarak olayı protesto etti.
Türk ve Müslüman vatandaşların lira hesaplarına dokunulmadı, yalnızca döviz hesapları bloke edildi. İsteyene resmi alış kurundan lira olarak ödenecek. Bütün "döviz büfeleri" kapatıldı, kambiyo işlemleri durduruldu. Döviz bulundurmak, taşımak, alıp satmak yasak.
Bütün kredi kartları yurtdışı işlemlere kapatıldı.
Özel ya da cins her türlü Kürtçe isim kullanımı ve Kürtçe konuşmak kesinlikle yasaklandı.
Kürtler "bu sefer yetti gayrı" diyerek ayaklandılar. Cuntanın yanıtı çok sert oldu.
Çarpışmalar sürüyor. Diyarbakır'da kan gövdeyi götürüyor, Hakkâri'yle bağlantı kesik, Şırnak'tan haber alınamıyor, Van devlet kuvvetlerinin fakat Bitlis asilerin elinde...
Ölü sayısının daha şimdiden on bine ulaştığı söyleniyor, daha da artmasından korkuluyor.
Cuntanın zehirli gaz kullanması bütün dünyada tepki yarattı.
Brüksel'de bulunan Avrupa Birliği yetkilileri "Türkiye'nin AB üyeliği konusunun bir daha açılmamak üzere kapandığını" bildirdiler.
Türkiye'yi birliğe almamak için bahane kollayan Nicolas Sarkozy ile Angela Merkel ortak bir bildiri yayınlayarak askeri müdahale çağrısında bulundular. İngiliz hükümeti, müdahalenin NATO kapsamında yapılmasını istedi.
Amerikan 6. Filosu hızla Adana- Hatay açıklarında konuşlandırıldı.
İsrail hükümeti, Musevi Türk vatandaşlarının can ve mal güvenliğini garanti altına almaya yönelik bir müdahaleye sıcak baktığını açıkladı.
Arap ülkeleri ve İran, büyükelçilerini geri çektiler ve Türkiye'de bulunan vatandaşlarının kırk sekiz saat içinde bu ülkeyi terk etmelerini istediler. Bu amaçla gönderilen Suriye ve İran uçaklarına iniş izni verilmemesi üzerine adı geçen ülkeler ordularını da alarma geçirdiler.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olağanüstü toplanarak Türkiye'ye "yaptırım" kararı aldı. Başkan Obama, Türk cuntasının kısaca "Bir Numara" lakabıyla anılan başkanını telefonla arayarak güneydoğuda kırk sekiz saat içinde ateşkes sağlanmasını ve en kısa zamanda demokrasiye dönülerek serbest seçimlerin yapılmasını istedi.
Verilen sürenin dolması üzerine, Amerikan uçakları başta Ankara ve İstanbul'da olmak üzere askeri mevzileri bombalamaya başladılar...
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, kilit noktalarda görev yapmak üzere Türkiye'ye uluslararası bir barış gücü gönderileceğini açıkladı.
Ne tırstınız yahu, pazar yazısı bu! Gülün diye yazdık.