Çok heyecanlandılar. Dünyanın en önemli olayı sayıp manşetlere abandılar, hele Sav bir gitti ya, Obama gitse umurlarında olmayacak.
Okunmayan gazetelerin su bardağında fırtına seven elemanları...
Cumhuriyet Halk Partisi'nde cereyan eden basit bir "parti içi iktidar kavgasını" neredeyse devrim diye pullayacaklar.
Bunu 1972 yılının "İnönü'ye karşı Ecevit hareketi" gibi görmeye ve göstermeye çalışanlar var. Kimilerine göre parti sola açılacak. Buna şık bir mazmun uydurmuşlar: Halka açılmak.
Deniz Baykal son derece alçakça bir numarayla devrildiği zaman zil takıp oynayanlar, şimdi de Önder Sav bir "saray darbesiyle" genel sekreterlik koltuğundan edilince sevindiler. Ne hikmetse bunların işleri hep darbelerle hallediliyor.
Ne olmuş canım, İnönü de 1947 yılında Recep Peker'i harcamıştı böyle bir çırpıda, bilinmedik bir gelişme değildir ki parti tarihinde...
Fakat böylelikle Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi "İstanbul'da elde ettiği başarıyı tekrarlayacakmış"...
Evet, belediye seçimini kaybetmişlerdi, hatırladığımız kadarıyla.
Kılıçdaroğlu türban sorununu da çözecekmiş ama Sav bırakmıyormuş ki... Şimdi artık çözebilirmiş.
Nasıl diye sormamamız, oylarımızı verip gerisini merak etmememiz gerekiyor tabii.
Öte yandan, "politbüro tasfiye ediliyor" diye bozulanlar da var. Bunların, bitmez tükenmez kurultaylardan bu ay sonunda yapılması beklenen en sonuncusunda umduklarını bulamazlarsa (Kılıçdaroğlu'nu devirip Sav'ı başlarına getiremezlerse) partiden kopup MHP'ye yönelmeleri tehlikesi bile var! Partinin karpuz gibi ortadan ikiye ayrılma tehlikesi de arttı.
İşin cılkının çıktığını görenler arasında, utana çekine de olsa "Baykal geri gelsin" diyenler bile gözlendi.
Okunmayan gazetelerde ne yazık ki harcanma sürecine çoktan girmiş az sayıda "akıllı adam" da yok değil oysa...
Bunlar da, bu şekilde partinin "yüzde 20 oyu bile tutturamayabileceğini" düşünüyorlar.
Yani bu adamcağızların böyle birbirlerini yiyerek sonuçta "Tayyip'e çalıştıklarını" idrak ediyorlar.
"AKP'nin başına gelmedik bela kalmadı, parti ne güzel mum gibi, biz neden böyle değiliz" diye hayıflanıyorlar.
Seçimde su bardağının yüzde 20'si mi çalkalanacak yüzde 25'i mi, diye kopuyor fırtına açıkçası... (Artık utandılar da, yüzde 30 lafını eden pek kalmadı.)
Açıkça itiraf edemeseler de, bir şeyi çok iyi biliyorlar:
CHP hiçbir şekilde tek başına seçim kazanamaz.
Savlı da kazanamaz, savsız da.
Kılıçdaroğlu'yla da kazanamaz, Bıçakçıoğlu'yla da, Çakıcıoğlu'yla da.
Mustafa Sarıgül de gelse kazanamaz, Mahsun Kırmızıgül de, Yılmaz Morgül de, rahmetli Yasemin Esmergül de.
İleride, günün birinde belki sözkonusu olsa da, bu seçimde MHP ile koalisyon kurabilmesi de mümkün değildir.
Bu durumda ben de şeydeyim, geliyorum, yanda çay içiyorum... Yani uzaktan izliyorum bu acıklı güldürüyü...
Arkadaşım! Arkadaşım! Ayakkabılarını çıkararak çıktığın iskemlenin üstünden in - prodüksiyon, şuna lame bir elbise verin kulisten-, yeni kurultayda daha aşağıdan kıvır!
Seyirci! Sen gülebilirsin, hakkındır.