Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Hadi canım sen de!

Vallahi farkına varmamıştım, bilmiyordum, öğrenince dehşete kapıldım:
Profesör Süleyman Yaşar, cumhuriyetin ilk döneminde, askeri harcamaların "devlet bütçesinin yüzde 45'i olduğunu" hatırlattı!
Pes... Yüzde 45... Yarıya yakın...
(Önümüzdeki yıl bu oran yüzde 12 olacaktır, haberiniz olsun.)
"Bozkırın ortasında nasıl demokrasi kuracaktık" deyip bürokrat diktasına sahip çıkanlar, şimdi de "ne yani, paraları halk için mi harcayacaktık" derler belki de...
Ordu, devlet bütçesinin neredeyse yarısını yutuyormuş.
Zafer kazanmış, Yunan ordusunu denize dökmüş olan ordu bu.
Peki, yirmili yılların ilerleyen döneminde bu ordu kime karşı savaşacakmış da bu kadar para ayırılmış kendisine?
Güvenlik nedeniyle... "Hazarda" hazırlıklı olmak için...
Hani ne olur ne olmaz... İç ve dış düşmanlarımıza karşı...
Savaşı kazanmış bitirmişsin, barış antlaşmasını imzalamışsın, sana kim saldıracak?
Nüfusunun üçte biri kadar mülteci ve mübadili birdenbire başına dert almış, neredeyse açlıkla pençeleşen Yunanistan mı?
Yoksa, İngiliz ve Fransız sömürgesi olmuş Araplar mı? Musul'u ve Kerkük'ü "hediye ettiğin" İngiltere mi?
Hitler henüz bir Münih serserisi o zamanlar, ciddiye alan yok... Mussolini iktidara yeni gelmiş, yerini sağlamlaştırmaya çalışıyor...
Rusya mı? Kapı gibi barış ve dostluk antlaşması yapmışsın iki taraflı, Rusya müttefikin, iktidar yarışını ister Stalin kazansın ister Troçki, Sovyetler en yakın dostun...
Kim saldıracak sana, kim?
Niçin bu kadar para orduya?
Sonra da "bürokrasi cumhuriyeti kurdu ve sımsıkı elinde tuttu" deyince kızarsın...
İsmet Paşa çıkar, 1930 yılında "liberalizm nazariyatı bu memleketin güç anlayacağı bir şeydir" der...
Eh, memleket de CHP'yi hiçbir serbest seçimde hiçbir zaman iktidara getirmeyerek cevap verir ona! CHP de bu memleketin "güç" anlayacağı değil "hiç" anlamayacağı parti olur.
Canım belki de bu dev ordu bütçesi, yirmilerde değil de otuzlu yıllarda ülkeyi sağlama almak için bu kadar yüksek tutulmuştur...
Hani Balkan Paktı'nı imzalamıştık ya, Almanya Balkan ülkelerine saldırırsa onları koruyacaktık...
Eh, bunun için de orduya para lazımdı tabii.
Çok iyi koruduk maşallah.
Hitler 1941 yılında bütün Balkan yarımadasını yaladı yuttu, biz seyrettik.
Sen, diplomasi tarihinin en büyük fiyaskolarından biri olan Balkan Paktı'nı yeni kuşaklara büyük bir dış politika zaferi diye yutturmaktan da utanmadın!
"Kalkınma hamlesi" ha... Üç şeker fabrikası, dört çimento fabrikasıyla büyük kalkınma hamlesi... Bütçenin yarısı orduya, sonra da kalkınma hamlesi...
Şevket Süreyya Aydemir, başbakan İnönü'ye 1932 yılında neredeyse yalvaracak, "paşam, Amerikalılar derin bir ekonomik kriz içindeler, makine parklarını ölü eşek fiyatına satmaya bakıyorlar, gelin şunları ucuz ucuz alalım, memlekette sanayi hamlesi başlatalım" diye... Paşa hiç üzerinde durmayacak!...
Sonra masraf olur, dövizlerimiz dışarıya giderler!
Sonra da İzmir halkı, Ege çiftçisi Fethi Bey'in ayaklarına "kurtar bizi, mutemetlerden kurtar" diye haykırarak kapanınca şaşıracak ve bozulacak...
Çareyi de, üç ayda çığ gibi büyümüş muhalefet partisini "kendi kendini feshetmeye zorlamakta" bulacak!
Peki, devlet bütçesinin yarıya yakınını orduya ayırdın da, hiç olmazsa onu "modernize" mi ettin?
Rahmetli babam 1939 yılında askermiş, kendisine verdikleri tüfeğin üzerinde "eski yazılar ve 1895 tarihi olduğunu" yeminle anlatırdı.
Vallahi ben de 1982 yılında askerdim, tabur santralının telefon trafosunda 1913 tarihini kendi gözlerimle gördüm.
Almanya'nın Enver'e hibe ettiği ordu mallarından!
Ne yaptınız o paraları yahu, maaşlara mı yatırdınız, "lojman" yapımına mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA