Ülküm de alçalmak, geri gitmektir... İlkem küçüklerimi dövmek, büyüklerime terbiyesizlik etmektir...
Böyle "ant" olur mu? Böyle saçmalık, böyle rezillik olur mu?
Olmaz. Ama tersi oluyor. Çok da doğal karşılanıyor.
Türk'üm, doğruyum, çalışkanım... İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir... Ülküm yükselmek, ileri gitmektir... Varlığım Türk varlığına armağan olsun!
Bunu 1933 yılında Dr. Reşit Galip yazmış. 1933 yılından önce böyle bir "öğrenci andı" falan yok, 1937 yılından önce bir 19 Mayıs bayramı olmadığı gibi... Reşit Galip o tarihte milli eğitim bakanı. Ant, ilk kez 23 Nisan 1933 günü bütün ilkokullarda okunmuş.
1933 nisan ayı... Hayret, tam da "Alman başbuğu" Hitler iktidara geldikten üç ay sonra... Tesadüfün böylesi!
Diktatör Kenan Evren'i bu bile kesmemiş, 12 Eylül döneminde öğrenci andına bir bölüm daha ekletmiş: Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Ne mutlu Türk'üm diyene! ("İlkem" yerine "yasam", "özümden" yerine de "canımdan" derdik biz, onu da değiştirmişler.)
Şimdi gene ufak çapta bir kıyamet kopacak gibi, çünkü yeni milli eğitim bakanımız Nimet Çubukçu, andın kaldırılmasını tartışmaya açmak istiyor.
Bu tartışmaya memnunlukla gireriz ve de en son söyleyeceğimiz lafı en baştan söyleriz: Bu ant, kaldırılmalıdır!
Gerekçe olarak "Kürt çocukları" ileri sürülüyor, bunlara zorla "Türk'üm" dedirtilirse, rencide olurlarmış...
Böyle bir gerekçeye hiç gerek yoktur, bin dereden bin su getirmek de anlamsızdır. Kimseye hesap verecek değiliz.
Bu ant, "demokratik ülkelerde çocuklara böyle bir ant içirme uygulaması olmadığı için" kaldırılmalıdır. Başka bahane gerekmez.
Türk olmayanlar doğru ve çalışkan değildirler... Küçüklerini korumaz, büyüklerini saymazlar... Yurtlarını, uluslarını sevmezler... Çocuklara bu mu öğretilmek isteniyor?
Bugün Almanya'da "varlığım Alman varlığına armağan olsun" diye bir slogan atılsa ortalık birbirine girer. Avrupa Birliği'ne girmek istiyorsanız, önce Türkiye'den "faşizm tortularını" silip temizleyeceksiniz.
Milli bayramlarda gençlere yaptırılan Mussolini, Hitler ya da Stalin "gösterilerini" kaldırmak gibi. Bunların yerine gençlere spor "müsabakaları" yaptırmak gibi.
Ya da okullarda "bayrak törenlerine" son vermek gibi... Bayrak töreni askeri okulda yapılır. Sivil okulda abestir. Fransa'da öğrencilere pazartesi sabahı bayrak töreni yaptır, başına dert alırsın.
Ama sivil çocukları da "doğuştan asker" olarak yetiştirmek istiyorsan o başka tabii... O zaman Avrupa Birliği'nin de sana vereceği yanıt "başka kapıya" olacaktır.
Bu öğrenci andı da, çocukları "küçük birer faşist" olarak yetiştirmek üzere uydurulmuş bir "beyin yıkama" çabasıdır. Her sabah papağan gibi tekrarlana tekrarlana hiçbir anlamı kalmaz, ama farkında olmadan çocuğun kişilik yapısını biçimler.
Siz onu bunu boşverin de bana söyleyin bakalım: Türkiye'nin "normal" bir ülke olmasını istiyor musunuz, istemiyor musunuz?
İstiyorsanız, bu pürüzleri temizleyeceksiniz. Başkasına yaranmak için değil, kendi geleceğiniz için, daha da önemlisi, çocuklarınızın geleceği için.