Tamamdır arkadaşlar, memleket kurtulmuştur.
Gerçi bu durumda "memleketi kim kurtaracak" sorusunu artık soramayacağız ama o kadarcık da olur...
Hüsamettin Bey ölüyü diriltti, hem de hiç Viagra vermeden. ("Ölüsü bile yüzde dört oy alıyor" dediklerine göre partinin öldüğünü kabul etmişlerdi.)
"Ölüyü bile diriltir" lafı, orası burası çok gelişmiş bazı çarpıcı hanımlar için söylenir ama Hüsamettin Bey de öyleymiş. Diriltiyormuş.Tansu Hanım, ı ıh, diriltemiyormuş.
İlk seçimde başbakandır. Halkımız artık uyanmıştır.
Ama biz ilk seçimde Kemal Kılıçdaroğlu'nun başbakan olacağını sanıyorduk yahu!... Öyle değil miydi? CHP'de de "glaznost ve perestroyka" rüzgârları esmeyecek miydi? Orada da Deniz Baykal gidecek, dertler bitecekti. "Politbüro" baştan aşağı yenilenecekti.
Sağcı mısınız solcu musunuz lan, karar verin!
Eh, aralarında anlaşırlar artık. Biri iktidar olur, biri ana muhalefet. Tüh, Kılıçdaroğlu gene muhalefet...
Silkele Kılıçdaroğlu, düşecekler... Ama Hüsamettin'i fazla silkeleme, gerçekten düşer müşer de neme lazım...
Bütün bunları nereden mi anladık?
Hükümet yandaşları Hüsamettin Bey'den çok korkmuşlar. Ödleri patlamış. Sürekli onun aleyinde yazmışlar.
Herhalde Hüsamettin Bey başbakan olunca bazı gazetecileri kazığa oturtacak, kimilerini de kurşuna dizdirecekti... Tehlikeli adam! Korkmak lazım. Sarkozy gibi... Carla Bruni'ye sarkozi...
Dedim ve kestim, bu yazıya "espri yapayım" niyetiyle oturdum ama önemsiz konularda o da çekilmiyor. Mürekkep ziyanlığı.