Ama ben sıkıldım yahu bu ahmaklıklardan... Türkân Saylan'ın cenazesinin 19 Mayıs günü kaldırılmasından "ilahi" anlamlar çıkarmaya kalkanlar var. Tanrı bize birşeyler söylemeye çalışıyormuş.
"Benim sevgili kulum Tayyip değil Türkân'dır" demeye çalışıyor herhalde...
Türkân Hanım 18 Mayıs sabahı öldü, cenazesi 20 Mayıs'ta kalkacaktı, öyle karar verilmişti, gelenek de böyleydi... Sonra uyandılar, bir gün öne çektiler, 19 Mayıs'a denk düşürdüler "daha anlamlı" bir gösteri yapabilmek için, hepsi bu.
27 Mayıs'a kadar sallayıp başka bir anlam da verebilirlerdi yani...
Bu şark kurnazlığından, bu alaturka tilkilikten derin ve "metafizik" sonuçlar çıkarılıyor... 19 Mayıs aynı zamanda Atatürk'ün doğum günüymüş, bir Kemalist ölür, bir Kemal doğarmış, yeniden doğarız ölümlerde falan filan.
Ayıptır yahu...
19 Mayıs, Atatürk'ün doğum günü değildir. Samsun'a çıkışının yıldönümüdür.
Çok önemli görülmediği için, 1937 yılına kadar bayram mayram niyetiyle de kutlanmamıştır. Atatürk 1936 yılında, bir akşam sofrasında, orada bulunan "zevatı mutade'ye" sorduğu zaman, 19 Mayıs'ın neyin yıldönümü olduğunu hatırlayabilen bir tek, ama bir tek arkadaşı çıkmamıştır!
Ama yeni kuşaklardan bu gizlenmiş ve sanki bu bayram 1923 yılından beri kutlanmaktadır gibi bir hava yaratılmıştır.
Atatürk'ün doğum günü belli değildir. Kendisi de bilmezdi.
"Bu niçin bir 19 Mayıs olmasın?" diye bizzat kendisi önermiştir...
Yani, "simgeseldir".
"Beni bir 29 Ekim günü doğmuş kabul ediniz" deseydi, öyle sayılacaktı.
Hep merak ederim: Niçin Atatürk'ün Samsun'a indiği 19 Mayıs günü bayram olarak kutlanır da, asıl Samsun'a gitmek üzere yola çıktığı, İstanbul'dan ayrıldığı 16 Mayıs günü değildir bu bayram?
Erzurum Kongresi'nin, ya da Sivas Kongresi'nin toplandığı günler niçin bayram yapılmamıştır da, artık kesin tarihini bile kimseciklerin hatırlamadığı, yalnızca o illerde vakti gelince anılan, biraz da "âdet yerini bulsun" diye geçiştirilen birer "gün" olarak kalmışlardır?
Bu ne keyfe keder, ne sallapati bir ülkedir yahu?
Atatürk hastalanıyor, "beni Türk doktorlarına emanet ediniz" diyor, Fransa'dan Prof. Dr. Noel Fissenger getirtiliyor... (Bizim geyikler bu adamın adını hep "Fisanje" yazarlar, Lausanne'ı Lozan, Sevres'i Sevr yazdıkları gibi.)
Türkân Hanım 14 Mayıs günü ölseydi ne yapacaktınız?
"Karşıdevrimcilerin iktidara geldikleri günün yıldönümünde gitti, yani onu öldürdüler" mi diyecektiniz?
Ya da 22 Temmuz'a kadar yatsaydı hasta yatağında...
"AKP'nin seçimi kazanmasına yüreği ancak iki yıl dayanabildi" yazacak budala çıkar mıydı?
Çıkardı vallahi, hiç şaşmam.
Bunlar, çağdaş, akılcı, bilimi rehber edinmiş Atatürkçü arkadaşlar!...
Bir de öyle olmayanları düşünün.