Ortaköy Ermeni Mezarlığı'nı düzleyip yerine site yapmışlar, 45 dönüm arazi... Yirmi blokta 210 daireden 85'ini de mezar sahiplerine vermişler...
Eee, ne var bunda? "Müteahhide kat karşılığı arsa vermenin" binlerce örneğinden biri.
Şu var: Verilen arsa parçası, mezar... Kat alanın babası dedesi yatıyor orada. Kemikleri kepçelerle toplayıp kamyonlara doldurmuşlar, çöplüğe atmışlar.
Bu yüzden, ölü yakınları arasında tapuyu alıp sesini çıkarmayan da var, şiddetli tepki gösteren de.
Yakında unutulur. Bir zamanlar Ortaköy Ambarlıdere'de bir mezarlık olduğunu hatırlayan bile kalmaz.
Sanki Divan Oteli'nin, İstanbul Radyosu'nun, Orduevi'nin, Hilton Oteli'nin bir zamanlar Ermeni mezarlığı olduğunu hatırlayan var mı?
Taksim'den Dolmabahçe'ye kadar Gümüşsuyu'nun bir yakasının silme mezarlık olduğunu, Miss Julia Pardoe'nun kitabına, Thomas Allom'un gravürlerine bakmadan aklınıza getirebilir miydiniz?
Eyüp sur dibinin, kıvırcık salata tarlalarıyla mezarların içiçe girmiş bir karmaşası olduğunu hatırlamaya kaç kişinin yaşı tutar? Büyükbabam Ali Saip Efendi oralarda biryerlerde yatıyor, üstünden her dakika kimbilir kaç araba geçiyor?
Zincirlikuyu "sosyete mezarlığının", hani şu kapısında "her canlı ölümü tadacaktır" yazan mezarlığın bir ucundan, Levent yolunu genişletmek için tırtıklandığını, yendiğini dert eden var mı?
Karacaahmet'ten elimize kaçta kaç kaldığını hiç düşündünüz mü?
Şimdi merak ettiğim, Mecidiyeköy'deki o muazzam ve trilyonluk araziye kimin el koyacağı, Hisar'daki "denize nazır Aşiyan bayırına" hangi uyanığın hangi siteyi domaltacağı...
Bunun burası İstanbul...
Bir şehrin nüfusu bir milyondan on iki milyona fırlarsa, ekonomi ne mezarlık tanır ne metafizik!...
Mezarlıklar, "durmuş oturmuş" toplumlarda kalıcı olurlar.
Paris'in ünlü Pere Lachaise Mezarlığı'nın planını bile satarlar kapısında, eskiden 10 Frank'tı, şimdi bilmem kaçadır... Çiçeğini de alır, plandan yolunu bulur, ister Yılmaz Güney'i ziyaret edersin, ister Jim Morrison'u, istersen benim yaptığım gibi Kamelyalı Kadın'ı...
Orası, kendi başına ayrı bir şehirdir, bir "nekropolis" ...
Burada mezarlık, yangında ilk kurtarılacak evrak gibilerden, inşaat hamlesinde ilk feda edilecek, iştah kabartıcı bir "alan ziyanlığı" ...
Ama Paris'te de, şimdi yerinde bir "alış-veriş merkezi çukuru" bulunan ünlü halleri yapmak için ortaçağdan beri kullanılmış Innocents Mezarlığı'nın yokedildiğini, tarihe meraklı olmayan Parisli bile bilmez.
Eh, çünkü o zamanlar Paris daha durmamıştı oturmamıştı.
Küller küllere, toz toza kavuşacak, topraktan geldik toprağa döneceğiz ya... Hiç üzülmeyin, o toprak da unufak elenip gidecek, mezarımız da kalmayacak. Günün birinde hiçkimsenin yattığı yer bilinmeyecek.
"Fani" olduğumuzu, ulemadan hiçkimse, İstanbul yapsatçılarından daha güzel anlatamazdı bizlere!