Bir arkadaşım anlatmıştı: Oturdukları sitede kredi kartlarının limiti dağ kadar olan bir adam varmış. Metrobüs hattı, Anadolu yakasına ulaştığında, işe kocaman cipiyle giden bu adam pek bozulmuş.
Adamın eşi, arkadaşımın eşine şöyle demiş: "Göbeğini kaşıyanlar metrobüsle vın diye karşıya geçiyor, benim kocam köprü trafiğinde bekleyip duruyor."
Laf dönüp dolaşıp benim kulağıma geldiğinde çok kızmıştım. Bu ne bencillikti!
Ama yine de düşündüm: Adamın kendince haklı bir tarafı olamaz mıydı?
Galiba bunun ne olduğunu anladım. Adamın cipi, faraza 250 bin liraysa... Türkiye'de bu maliyetin yarısı vergiden kaynaklanıyordu.
Yani devlet adamdan küfeyle para alıyor... Ama onu sıkışık bir trafiğe mahkûm ediyordu... Çok daha az vergi ödeyenler ise metrobüsün avantajından faydalanıyordu.
Siyasette mutlak doğru yok
Hemen açıklayayım: Benim gönlüm metrobüsten yana... Zaten de her fırsatta kullanıyorum. Bence öncelik toplu taşımacılıkta olmalı.
Ancak ilk bakışta egoistçe, hatta saçma gelse de, karşı tarafın da yaklaşımında bir mantık var.
Yani bir Cip Partisi kurulsa... Metrobüs Partisi karşısında belediye seçimlerini her zaman kaybeder ama... Metrobüsün varlığından hoşlanmayan paralı kesimden ciddi miktarda oy alır.
Bu örnek şunu gösteriyor: Bize apaçık, sarih, net gelen doğrular bile tartışılabilir. Her zaman başka bir bakış açısı olabilir.
İki temel zorunluluk
Yukarıda değindiğim olay aynı zamanda demokrasiyle bağlantılı. Şöyle...
Bir ülkede demokrasinin varlığından söz edebilmek için genel seçimlerde yarışan "en az iki" parti bulunması gerekir. Kanunun gereğini yerine getiren her parti seçime katılabilir.
Bu partiler, iktidara geldiklerinde neler yapmayı amaçladıklarını, engelsiz ortaya koyar.
Ayrıca hükümet kuramayıp muhalefette kalan partiler, iktidarın söylem ve eylemlerini eleştirirler.
İşte bu yapılanma iki zorunluluğu beraberinde getirir:
1) İfade özgürlüğü: Bu hukuki zorunluluktur. Ne kadar saçma, tuhaf, uçuk olursa olsun demokrasilerde ifade özgürlüğü elzemdir. (Toplumun çoğunluğu gülse de, Cip Partisi kurulur, propaganda yapar, Metrobüs Partisini eleştirir.)
2) Sansürsüz medya: Bu da kurumsal zorunluluktur. Topluma haber ve yorumlar medya aracılığıyla iletilir. Savaş gibi özel haller dışında medya sansürlenemez; suçu varsa mahkemede yargılanır.
Demokrasinin ABC'si Özetle:
Yazının başında... Zengin adamın metrobüs eleştirisinin, ilk anda kulağa saçma gelse de, belli bir mantığa oturduğunu gördük. Evet, azınlığın bakışını yansıtıyordu ama delilik değildi.
Yazının sonunda ise yanlış, saçma ve aklıselime aykırı fikirlerin de demokratik düzende ifade edilme hakkı olduğu sonucuna vardık.
1946'dan günümüze, 66 yıl geçmiş. Hâlâ demokrasinin ABC'sini anlatmak zorunda kalıyoruz.
Not: Yeni Akit gazetesinin, 28 Şubatvari andıçlama tekniğiyle, liberal-demokrat kalemleri karalamaya çalışması... 1) Karanlık operasyonlarının bitmediğini, 2) Bu operasyonlarda, her kesimin kullanılabileceğini gösteriyor. Yeter ki eleman teşne olsun.