Temel çatışma "ordu ile hükümet" ya da "laikçiler ile dinciler" arasında değil. Devlet kendisini temizleyerek, küreselleşme çağına uyum sağlıyor.
Temizlik başka alanlarda da sürüyor: Şarkıcı Tarkan'ın kokainden gözaltına alınması ya da Emniyet içindeki operasyonlar, genel temizlik çabasının yansımaları.
Ancak yeni durumu kavramış kanaat önderi pek az. Çoğunluk eski ezberlerle düşünüyor ve olup bitenlere sanki 28 Şubat (1997) darbesinin rövanşıymış gibi bakıyor.
Ve şu sonuca varıyor: "Askerin böyle sustuğuna bakmayın, yakında höt diyecektir!"
İşte bu "asker müdahale edebilir" beklentisi yüzünden, darbeciler içeri alınırken, borsa düşüyor, dolar yükseliyor.
Halbuki normal bir demokraside, tam tersi olur, darbe olasılığı bertaraf edildiği için borsa coşardı.
Ama merak etmeyin:
Bir süre sonra tam da bu olacak!
Örneğin (inşallah) 28 Şubat suçları ya da JİTEM cinayetleri yargı tarafından mercek altına alındığında...
Borsa fırlayacak, döviz düşecek.
Başbakan Erdoğan, borsanın düşmesinden bazı postal civeleklerini ve onların fırıldak patronlarını suçluyor ya... Bence hiç uğraşmasın. Boşu boşuna, "basın özgürlüğüne düşman" izlenimi yaratıyor.
Borsacılar ve dövizciler, onlar yazdığı için değil, "Asker höt der" fikri, zihinlerine taa çocuklukta yerleştirildiği için tedirgin oluyor.
Benzeri bir önyargı, İsrail'le ilişkiler için de geçerli değil miydi? "One minute!" çıkışının yarattığı heyecanı hatırlayın...
Derken uluslararası siyasetin değişmekte olduğu ve olayın başka türlü de yorumlanabileceği ortaya çıktı.
Piyasa oyuncuları da böyle: Soyut düşünme becerileri zayıf olan bu tiplerin vaziyeti kavramaları için, somut durumu görmeleri gerekiyor.
Ne zaman ki Genelkurmay'ın da o darbecileri tasfiye etmek istediğini anlayacaklar... İşte o zaman, dövize değil, borsaya koşacaklar.