Eğer bir ordu, bir muz cumhuriyetinin çeteden bozma silahlı gücü değilse, o zaman sağlam bir bürokratik yapısı vardır ve bu yapı sayesinde daima hazırlıklıdır.
Ne demek hazırlıklı olmak?
Asker için dost devlet yoktur. Daima potansiyel tehlikeler vardır. Hayali bir örnek vereyim:
Bulgaristan küçük bir ülke... Eskiden Sovyetler Birliği'nin himayesinde olduğu için Ankara'nın canını sıkan şeyler yapabiliyordu.
Tabii Genelkurmay da Bulgaristan'a ilişkin, 'işgal' ve 'savunma' planları geliştiriyordu.
Yani Bulgaristan'a saldırmak gerekirse ne yapacağız, o bize saldırırsa kendimizi nasıl savunacağız?
Derken Sovyetler çöktü. Bir süre sonra da Bulgaristan, Avrupa Birliği'ne girdi. AB değerlerini benimsedi.
***
Peki, bu durumda, Genelkurmay, Bulgaristan'a ilişkin planları ne yaptı? Çöpe mi attı?
Asla! Planlar gözden geçirildi ve yeni duruma uyarlanarak tekrar rafa kaldırıldı.
Niye? Çünkü askerler, komşu ülkelerin rejimlerini önemsemez.
Şöyle düşünürler: 'Bugün demokrasiyle yönetiliyor ama ya öbür gün çılgın bir diktatörün eline geçerse?'
İşte bu yüzden askerler, diğer ülkeleri, rejimleriyle değil, ellerinde bulunan silahlarla değerlendirir.
Örneğin şimdilerde Suriye ile aramız çok iyi. Vize bile kalktı. Ama bugün Suriye, Ankara'yı vuracak menzile sahip üç beş tane füze alsın... 'Suriye Dosyası' anında indirilir ve yeni duruma göre güncellenir.
***
Yukarıda anlattıklarım olağan bir faaliyettir. Her ciddi ordu bunu yapıyor.
Bizimkinin sorunu ise benzeri bir planlamayı, kendi toplumuna yönelik olarak da yapmasında...
Her türlü siyasi oluşuma, (hadi 'düşman' demeyeyim) 'hasım' ya da 'müttefik' diye bakıyor TSK.
Bu yüzden de, örneğin her seçimden sonra, önce yeni durumu değerlendiren raporlar yazılıyor.
Ardından da bu raporların doğrultusunda, 'eylem planları' hazırlanıyor.
Geçenlerde medyaya yansıyan Eylül 2007 tarihli 'rapor' bunlardan biriydi. 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından durumu değerlendiriyordu.
Sonra ne oldu? Hatırlayalım: 'Lahika 1' adı verilen eylem planı hazırlandı.
Bu plan ortaya çıktığında, Org. Büyükanıt, "Evet yapıldı ama uygulanması için onay verilmedi" demişti.
***
Bugün tartışılan 'Eylem Planı'da işte böyle bir çalışma... Hatta bunu arkasında, bir de 'değerlendirme raporu' olsa gerek.
Eylem Planı, Ocak 2009'da hazırlanmaya başlandığına göre, değerlendirme raporu büyük olasılıkla 2008 sonbaharında yazılmıştır. (Belki o da kamuoyuna yansır.)
Yani Eylül 2008'de Org. İlker Başbuğ görevi devralıyor ve bir süre sonra siyasete ilişkin 'değerlendirme raporu' hazırlanıyor. O bittikten sonra da sıra Eylem Planı'na geliyor.
***
Anladığım kadarıyla bu tür çalışmaları TSK mutat hale getirmiş. Bir alışkanlık olmuş.
Askeriyenin görev tanımına dahil olmamasına rağmen, o raporlar yazılıyor, planlar yapılıyor.
Herhalde bu alışkanlığı Soğuk Savaş döneminde, NATO'nun etkisiyle kazandılar. O zamanki planların hedefi sol kesimdi.
1960'larda Türkiye İşçi Partisi'ni, 1970'lerde Bülent Ecevit'in CHP'sini hedef almışlardı.
Zaten sola karşı MHP'yi ve Komünizmle Mücadele Derneği'ni kullandıklarını biliyoruz.
Benzeri çalışmaları bugün de yapıyorlar. Bazı çokbilmişlerin, "Efendim, TSK cumhuriyeti koruyor" demesine bakmayın. Askerler suç işlediklerini bal gibi biliyorlar. Yoksa bu telaş niye?