Geçen gece Kanal 24'teki ' Açık Görüş' programında şöyle bir soru atıldı ortaya: "Kapatma davası açıldığını duyduğunda neler hissettiniz?"
Programa katılanlar önce çok şaşırdıklarını... Ardından da davanın ne tür etkileri olabileceğini düşünmeye başladıklarını söyledi.
Ben olayı telefonla haber aldığımda hiç şaşırmadım.
Çünkü olay teoriye uygundu.
Teoriye uygun gelişmeler beni üzebilir ya da sevindirebilir. Ama şaşırtmaz.
"Teoriye uygun" derken kastettiğim şu: Türkiye'nin toplumsal ve siyasal yapısına uygun olan gelişmeler beni şaşırtmıyor.
İnsanlar, hatta kuşaklar değişirken, yapılar hani neredeyse yerinde sayar. Onların dönüşümü yavaştır.
"Yapı" dediğimiz şey, kendini tekrarlayan, gerilimli bir mekanizmadır.
***
Bazı yazarlar, bu bağlamda " seçilmişler " ile " atanmışlar " arasındaki çekişmeden söz eder. Doğrudur ama eksiktir bu anlatım.
Çünkü kimilerinin iddia ettiğinin aksine, "atanmışlar" yani " hazineden geçinenler " toplumla bağı olmayan, havada bir grup değildir.
Çeşitli toplumsal sınıf ve zümrelerle " ittifak " yapar, atanmışların kaymak tabakasını oluşturan bürokratik elit. Üst düzey asker ve sivil bürokratlardan oluşur bu "seçkin" kitle. Bulundukları pozisyona " üretim " ile değil aldıkları " eğitim " sayesinde gelmişlerdir.
Çoğu işçi, memur, esnaf çocuğudur. Ancak ideolojik ve kültürel bir "devşirilme " sürecinden geçmişlerdir. Böylece yerel kültürden ve dinden epey kopmuşlardır. Onların " sülalesi " devlettir.
Bu zümrenin başta gelen müttefikleri arasında... İstanbul merkezli büyük sermaye çevreleri, kentli-okumuş orta sınıf profesyonellerini (doktorlar, avukatlar, mühendisler, bankacılar), Alevileri sayabiliriz.
***
Temsilcileri seçim kazanamasa da, makro siyasete hükmeden ve nüfusun yuvarlak hesap yüzde 30'unun desteğine sahip bu grup son dönemde ciddi bir tehditle karşı karşıya kaldı.
AKP, bürokratik elitin pozisyonlarını teker teker elinden alıyordu. Cumhurbaşkanlığına talip olacağı apaçıktı.
Bu gidişe dur demek için... "Sarıkız" ve "Ayışığı" kod adlı darbe planları yapıldı, başarılamadı... Hem Avrupa Birliği ile bağları koparmak, hem de iç gerilime yol açmak için cinayetler işlendi ( Trabzon, Hrant Dink, Malatya )... Newsweek dergisinde " Darbe olasılığının yüzde 50-50 oyduğu " yazdırıldı... Bütün bunlar işe yaramayınca "367" hokkabazlığına başvuruldu... Cumhuriyet mitingleri düzenlendi. '27 Nisan' muhtırası verildi.
Hiç kuşkunuz olmasın: Eğer uluslar arası şartlar ( ABD ile ilişkiler, vs) uygun olsaydı, çoktan darbe yaparlardı.
2007 seçimlerinde uğradığı hezimet ve Cumhurbaşkanlığı makamını yitirmesi, bu eliti iyice gerdi. Zaten yukarıda sözünü ettiğim sınıf ve zümreler de özellikle medya aracılığıyla baskı yapıyordu.
Kapatma davası işte bu yapının eseridir. Tehditle ve sandıkla başarılamayan, hukuk aracılığıyla yapılıyor.
İddianamenin çok sağlam olduğunu söylüyorlar. İnanmayın. Tarafsız bir yargılamada delik deşik edilebilecek bir metin bu...
Ama metnin çok da önemi yok. Davanın özü siyasi olduğu için " suçluyor olması " yeterli. Kapatmayı becerebilirlerse rahat bir nefes alacaklar. Çünkü beş yıl kazanacaklar.
Uzatmaları oynayanlar ya da başka bir deyimle savaşarak çekilenler için bu süre büyük nimet.