Hatırlarsanız, üniversitede kılık kıyafet serbestliğini sağlamak amacıyla Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddeleri Meclis'te ezici bir oy çokluğu ile değiştirildiğinde... " Hakem bu golü vermez " diye yazmıştım. "Ne yapacaklar ki" diye soranlara da, "Onlar işi kitabına uydurur" demiştim.
İşi kitabına uydurmak, art niyetli hakemlerin çok iyi bildiği bir numaradır: Bir takım 2-0 galipken, yoktan var ettikleri iki penaltı ile skor eşitleniverir.
Bu dava da aynı " yapısal sorunun " bir parçası: Son bir yıl içindeki olaylar (mesela " 367 " el çabukluğu) bize apaçık gösterdi ki Türkiye'de bir " yargı iktidarı " var.
"Yargı iktidarı" nedir? Yüksek yargı organlarında görevli hukukçuların, Yasamayı (yani Meclis'i) ve Yürütmeyi (yani Hükümeti)... Daha da önemlisi Milleti hiçe sayarak kararlar alabilmesidir.
Bu "ikinci" iktidar şu anda karşı saldırıya geçmiş durumda. Hamlesi boşa gidecek olsa dahi... Dünya ekonomik krizi yaklaşırken... Kürt sorunu çözüm beklerken... Avrupa Birliği süreci devam ederken... Ergenekon meselesi önemini korurken... Hükümeti ve iktidar partisini, bu dava ile uğraşmaya itmenin ardında " siyasi " niyetler olduğunu düşünmeden edemiyoruz.
Ama en önemlisi şu: Bu dava bir turnusol kâğıdı gibi olacak... Kim demokrasiden yana, kim değil; apaçık ortaya çıkacak.
AKP'nin "Laikliğe aykırı fiillerin odağı " olup olamadığını bilemem ama kimin " Demokrasiye aykırı fiillerin odağı " olduğu meydanda.