Ahmet Altan geçen gün şöyle yazıyordu: "Ne tuhaftır ki ' türban konusunda' en fazla bağıran gazeteler, devletin içine uzanan 'Ergenekon' çetesi hakkında da en suskun olan gazeteler... Ergenekon'la ilgili haberler onlara çekici gelmiyor... Devlet destekli çeteler ' kaos' yaratmıyor ama kızların türban giymesi 'kaos' yaratıyor onlara göre... Devletin içindeki 'bir otoritenin' çeteler oluşturmasından rahatsız değiller, kızların giyinme 'özgürlüğünden' rahatsızlar." ( Taraf, 15 Şubat )
Bu satırları okuyunca merak ettim. Ve doğrusunu isterseniz, işin kolayına kaçarak önce Bekir Coşkun' un 'Ergenekon' çetesi hakkında neler yazmış olduğuna baktım.
İşin kolayına kaçtım, diyorum... Çünkü Hürriyet'in internet sitesinde yazar bazında da tarama yapabiliyorsunuz. 1997'den 2008'e 10 yılı aşkın bir süreyi kapsayan bu siteyi kim hazırladıysa, ellerine sağlık...
Sonucu merak ediyor musunuz?
Gördüğümde ben de şaşırdım:
Bekir Coşkun yazılarında 'Ergenekon' kelimesi bir kere geçiyor. Evet, sadece " bir " kere... Ama heveslenmeyin! Bu Ergenekon, malum Ergenekon değil.
17 Eylül 2006 günü yayınlanan yazısında, adı " Hilal Ergenekon " olan bir okurun mektubuna yer vermiş Coşkun. Bilgisayarın tarama programı aradaki farkı anlamadığı için hep onu getiriyor ekrana.
Yani ortalık çete, bomba, suikast diye yıkılıyor ama Bekir Coşkun'un gözü türbandan başka şeyi görmüyor.
Ama hakkını yemek istemem: Sadece o değil 'Ergenekon' demekten imtina eden.
Mesela Cüneyt Ülsever de sadece bir kere bahsetmiş bu çeteden.
Ama " kendi sözü-analizi " olarak değil; "entellerin gözde konularını" sayarken... Taa 2003'te!
Acaba niye böyle kayıtsız kalmışlar, diye düşünürken... Aklıma geliverdi: Yoksa tipik bir " liderini takip et " sendromuyla mı karşı karşıyayız?
Baktım... Yayın yönetmeni, üç kere söz etmiş Ergenekon'dan ama 'çete' olarak değil; 'efsaneye' atıf yaparak. Evet, belli ki diğerleri de liderlerini takip etmişler.
Disipline bakar mısınız?