ŞEHİTLER, ABD'deki soykırım tasarısı, araya giren bayram ve nihayet tezkere oylaması diğer sorunların ve konuların üstünü örtüverdi.
Ne yeni anayasa önerisi gündemde, ne de önümüzdeki pazar yapılacak olan referandum...
22 Temmuz'daki genel seçime halk büyük ilgi göstermiş, yüzde 85'e yakın bir katılım olmuştu. Mesela Avrupa ülkeleri için bu öylesine yüksek bir orandı ki, İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, "Biz yüzde 65'i bulduğumuzda bayram ediyoruz" mealinde laflar etmişti.
Aradan, çok değil üç ay geçti ama şu sıralar iç siyasete ilgi yerlerde sürünüyor. Halk niye sandık başına gideceğini dahi doğru dürüst anlayabilmiş değil.
Tek bildiği cumhurbaşkanıyla ilgili oy atacağı... Referandumdaki diğer maddeler neredeyse unutulmuş durumda.
Böyle bir ortamda İngiltere'de olduğu gibi yüzde 65 katılımı yakalayabilirsek kendimizi şanslı saymalıyız.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ne dolaplar döndüğünü, ne gizli kavgalar edildiğini, ne alengirli hesaplar yapıldığını bildiğim için, (olayın ayrıntıları bir yana) halkın seçmesinden yana oldum.
Ama ben bile oy vermekte isteksizim.
Yine de, hem kendimle çelişkiye düşmemek, hem de vicdanımın rahat etmesi için sandığa gidip ' Evet' diyeceğim: Cumhurbaşkanını halk seçsin... Cumhurbaşkanı 5 yıl görev yapsın ve bir kez daha seçilebilsin... Tekrar 367 hokkabazlığı olmasın... Genel seçimler 5 değil, 4 yılda bir yapılsın...
Ancak iş orada bitmez:
Diyelim ki katılım yüzde 60'ta kaldı... 'Evet' oyları da faraza yüzde 60 oldu...
Muhalefet bastıracak:
"Halkın (toplam seçmenin) sadece yüzde 36'sının onayladığı bir değişiklik paketi meşru değildir!"
Alın size nur topu gibi bir tartışma konusu.