Bir insanın aslında kendi yapmakta olduğu bir şeyi başkalarının üstüne atmasına, onlara mal etmesine psikolojide " projeksiyon " ( yansıtma ) denir. Özetlersek, gerçekte hatalı olan kişinin "kusur bende değil onda" diyerek başkalarını suçlamasıdır.
' İstemezük cephesi' ise bu mekanizmayı siyasette iştahla kullanıyor. " Projeksiyon politikasının " yani "kendi yapmakta olduğunu rakibinin üstüne atma" söyleminin nasıl işlediğine bir göz atalım. İşte birkaç olay:
- 367 hokkabazlığı sayesinde dayatmanın alasını yapan Deniz Baykal, Tayyip Erdoğan'ı dayatma yapmakla itham etti.
- Seçimden önce TV'de CHP milletvekili Atilla Kart'ın da katıldığı bir açıkoturum izlemiştim. Tarhan Erdem, Konda'nın araştırma sonuçlarını açıkladı. Buna göre AKP'nin oyu gayet yüksek görünüyordu.
Atilla Kart, " Anketlerin hepsi manipülasyon amaçlı, hepsi uydurma, kamuoyunu kandırıyorlar " dedi.
Tarhan Erdem bu itham karşısında bozuldu: " Efendim onca para, onca emek harcadık, nasıl böyle dersiniz? Teessüf ederim. "
Kart'ın cevabı ne olsa beğenirsiniz: " Bunu söylemek benim demokratik hakkımdır. Bu hakkımı kullanmamı nasıl engellersiniz. Asıl ben teessüf ederim. "
Burada uygulanan "projeksiyon politikası" sanırım o ünlü halk deyişine cuk oturuyor: " Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. " Yani çalıyor çırpıyor; yakalanınca da malın sahibini suçluyor.
Projeksiyon politikasını itiraf edenler de oldu. Mesela Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan'ın açıklamasında şöyle bir cümle var: "... büyük bir kesimin Cumhuriyetin temel değerlerinden intikam almanın simgesi olarak göreceği bir Cumhurbaşkanı ailesi... "
Yani diyor ki: "Gül ailesinin intikam alma derdi yok ama biz onları öyle görüyoruz."
Siyasi söylemlere bir de bu açıdan bakın: Eğlenceli olduğu kadar sinir edici!
Emin Çölaşan'a destek?
B ildiğiniz gibi Emin Çölaşan'ın Hürriyet gazetesi ile ilişiği kesildi. Şimdi bazıları ' cesur kalem', ' yiğit yazar' diyerek Çölaşan'a sahip çıkıyor. Bu tavır elbette o gazeteciye gurur verir ama gelin biz olayı biraz deşelim.
Soru: Bir sürü gazeteci işsiz kalırken gıkı çıkmayanlar, niye Çölaşan'ı savunuyor?
Cevap: Sanıyorlar ki Çölaşan, hükümeti ve AKP'yi eleştirdiği için "susturuldu". ( Mesut Yılmaz'ın, bir zamanlar Mehmet Barlas'ı,
SABAH'tan " attırması " gibi...)
Keşke öyle olsaydı da biz de gönül rahatlıyla hükümeti suçlasaydık.
1) Hürriyet'in sahibi Aydın Doğan, kendisinden " köşe yazarı kellesi " isteyen 28 Şubatçı Çevik Bir gibi orgenerallere dahi direnmiş bir patrondur.
2) Aydın Doğan hükümet baskısıyla bunu yapsaydı, AKP düşmanlığında, hakarette, lakap takmada, haksızlık etmede Çölaşan'ı sollayan birisini işe almazdı.
3) Birkaç soruyla bu nahoş konuyu bitirelim: Çölaşan, Uzan Grubu'na el konmadan kısa süre önce, milyon dolarlık transfer anlaşmasıyla
Star gazetesine geçmeye hazırlanıyor muydu?
4) Genelkurmay semalarında iki tur attıktan sonra Çölaşan'ın masasına konan ' minik kuş' niye uzun zamandır ortalıkta yoktu?
5) Çölaşan'ın belgesizbilgisiz hakaretlerinden dolayı Doğan Grubu bugüne dek kaç para ödemek zorunda kaldı?
Atatürk: Model değil vizyon
Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül'ü savunurken Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın ve eşi Latife Hanım'ın da başlarının örtülü olduğunu söyledi.
Defalarca yazdım: Atatürk'ün " kişisel " yaşamı 21'inci yüzyıl Türklerine model olmamalı. Kendi tercihlerimizi Atatürk'e bakarak meşrulaştırmaktan vazgeçmeliyiz.
Mesela Atatürk sigara içiyordu diye sigara içmeyi savunabilir miyiz?
Eski Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün ahşap tavanları, Mustafa Kemal ve arkadaşları tabancayla ateş ettiği için delik deşikti... Bugün aynı şey yapılabilir mi?
Önemli olan Atatürk'ün kişisel tercihleri değil gösterdiği hedeflerdir: " Çağdaş uygarlığı yakalamak " gibi...