Salı gecesi Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda, piyanist Fazıl Say'ın 100'üncü yıl vesilesiyle bestelediği 'Fenerbahçe Senfonisi' ilk kez seslendirildi.
Fazıl Say'ın piyano çalma yeteneğine yani virtüözlüğüne bir şey diyemem.
Ancak dört bölümden oluşan senfoniyi ben biraz karışık buldum.
Senfoninin 'Fenerbahçe' başlıklı ilk bölümü gerçekten çok etkileyici biçimde başladı. Buna karşılık 'Akılla Konuşmam Oldu' bölümü, ilginç olmasına rağmen, "Neden böyle bir bölüm var ki" dedirtiyordu. Bence sporla, tarihle, kulüple, renk aşkıyla hiçbir alakası yoktu. Üçüncü bölüm olan 'Anılar'a 'eh' diyelim geçelim.
'Coşku' adlı son bölüm görkemli bir biçimde bitti. Hakikaten etkileyiciydi.
Yine de senfoninin başıyla sonu arasında bir bütünlük, bir tutarlılık, bir süreklilik bulunmuyordu. Halbuki ilk bölümdeki 'Fenerbahçe... Işık sensin' teması tüm senfoniye yayılmalı, parçanın tamamını toparlayan dramatik bir devamlılık öğesi olmalıydı.
Müzik uzmanları bu eleştirilere katılır ya da katılmaz... O ayrı bir konu.
Önemli olan şu: Futbol ağırlıklı bir spor kulübü için böyle bir senfoninin bestelenmesi büyük olaydır, önemli olaydır. Dünyada kaç kulübün senfonisi var? (Üç mü, beş mi?) F.Bahçeliler, Fazıl Say'dan sevgilerini esirgememeli.