Haberi duymuşsunuzdur: Beyoğlu Belediyesi kitapçı ve yayıncılarla işbirliği yaparak, " Birinci Beyoğlu Okuyorum Kitap Festivali "ni düzenledi.
Belediyelerin bu tip kampanyalar düzenlemesi bence gayet iyi. Ancak bir noktada itirazım var.
Festival etkinlikleri çerçevesinde iki tane şeffaf okuma odası (kabin) yapılmış. Biri G.Saray'a, diğeri Taksim'e yerleştirilen bu şeffaf odalar Galata Kulesi biçiminde. Tabii çok daha küçüğü...
Kampanyayı düzenleyenler ve ona destek olanlar, bunların içine girip bir süre kitap okumuşlar: Başkan Ahmet Misbah Demircan, mimar Aydın Boysan, gazeteci Meral Tamer, yazar İskender Pala ...
Kabinlerin fotoğraflarını gördüm; geçip geçenler hafif bir şaşkınlıkla içeriye bakıyor.
İşte itirazım tam bu noktada:
Kitap okumak, neden soyutlanmayı gerektiriyor? Neden şaşkınlıkla izlenecek; biraz fantastik, biraz eksantrik bir faaliyet olarak sunuluyor? Neden "Kitap okuyanı, bir vitrine bakarcasına izleyebilirsiniz" diye bir mesaj oluşturuluyor?
Bence niyet iyi ama uygulama sorunlu: Kitap okuru ' numunelik', ' mostralık' bir varlıkmışçasına semt sakinlerine sunulmuş.
Halbuki kitap okumak, insanı zenginleştiren, hayatı daha geniş bir açıdan görmesini sağlayan, gerçek ile yalanı ayırt etmesinde yardımcı olan, başkalarının tecrübelerine ortak eden bir faaliyettir.
Özetle, kitap yararlıdır! (Tabii ne okuduğuna bağlı.) Okuma kabini ise bu mesajı vermiyor. Tek yararı, etkinliğin medyada haber olmasını sağlamak.