Cumhuriyet Halk Partisi'nin Trabzon Of kökenli İstanbul milletvekili Halil Akyüz, Diyanet-Sen'in düzenlediği panelde imamlara çağrıda bulundu: "Artık solculara, dinsiz demeyin. Dinin sağcılıkla solculukla bir ilgisi yoktur. Sendikal ve demokratik haklarınıza biz sosyal demokratlar sayesinde kavuşacaksınız..." Ne güzel ama aynı zamanda ne kadar da gecikmiş sözler! Gerçekten de bu ülkede solculuk ile dinsizlik (ya da dini değerleri dışlamak) aynı şey olarak kabul edildi.
Böyle düşünenler çok da haksız değildi. Çünkü Mustafa Kemal ve arkadaşları, kurtuluş için mücadele ederken, İstanbul'da işgal güçlerinin etkisi altında yaşayan Halife-Padişah'a karşı Anadolu din adamlarının desteğini almışlardı. O kadar ki genç cumhuriyetin dini bile vardı: İslam! Ama ilk fırsatta külahlar değişti; katı laik ilkesiyle din kamusal alanın dışına atıldı. Ardından, uzun yıllar başbakanlık yapan İsmet İnönü'nün, Sovyetler Birliği'nden esinlenerek geliştirdiği ekonomide 'ılımlı devletçilik' politikaları eklendi...
Bitmedi; 1960'larda ve 70'lerde yükselen sola, dinsiz Marksist yaklaşım egemen oldu. Böylece 'solculuk eşittir dinsizlik' denklemi iyice pekişti.
Dolayısıyla, sınıflar arasındaki keskin dengesizliği, devlet mekanizmalarını kullanarak törpülemek isteyen sosyal demokratlara da dindarlar hep kuşkuyla baktı.
Halbuki sosyal demokratlar arasında da, "Solcuyum ve inançlıyım" diyen geniş bir kesim var. Ancak bu takım katı laikçi liderler tarafından hep bastırıldı. Dindarları kucaklayacak politikalar üretmelerine izin verilmedi.
Bu açıdan Halil Akyüz'ün sözleri önemlidir. Bakalım gerisi gelecek mi?