Ben bir fikir olarak İzmir'i severim, Ankara'yı ise sevmem. Ne demek 'fikir olarak' sevmek ya da sevmemek? Anlatmaya çalışayım:
Ankara 'hormonlu' bir kenttir: Siyaset sayesinde büyümüştür. Bürokrasinin kalesidir. Ankara merkeziyetçidir. Demokrasiden pek hazzetmez.
Gidin bakanlıklara şöyle uzaktan bir bakın; hepsi, eski sosyalist ülkelerdeki gibi, asık suratlıdır. Onca yıl geçti, hâlâ 'bozkır'ı çağrıştırıyor. Ankaralı arkadaşlarım var, onları severim ama kenti sevmem.
İzmir ise Osmanlı'nın dışa açılan kapılarından biriydi. Çok milletli, çok dinli, çok kültürlü bir kentti. Onca göçe karşın hâlâ bu zenginliği sürdürüyor. İzmir dendi mi aklıma Ege'nin lacivert suları gelir.
İşte bu yüzden İzmir'i, 'bir fikir' olarak severim. İzmir, Ankara'ya değil, İstanbul'a yakındır. Demokrattır, serbesttir, özgürdür, rahattır, hafiftir, şen şakraktır.
İzmir'e 'gâvur' sıfatını yakıştıranlar var. Ben demem ama rahatsız da olmam. Dindarlık katsayısı düşükmüş... Ne yapalım; herkes dindar olmak zorunda mı?
İzmir'e gâvur diyenler neyi kastediyorsa... İşte tam da o sebeple İzmir iyidir, güzeldir, çekicidir.
Bırakın 'gâvur' kalsın!