Hem uzun yıllar masa başında çalıştığım, hem de 'gezgin bir ruha' sahip olmadığım için yurtdışına fazla gidemedim. Bu yüzden başka ülkeleri 'yaşayarak' değil, 'okuyarak' anlamaya çalıştım.
Son aylar ise istisna oldu: Önce F.Bahçe'nin Almanya'da oynadığı Schalke 04 karşılaşmasındaydık. Ardından önce Zürih'e gittik, sonra da Bern'e geçip Milli Takım'ın İsviçre maçını izledik.
Geçen çarşamba günü de İtalya'nın Siena kentindeydik. Ülkerspor, Montepaschi takımıyla karşılaştı. Bizimkiler maçın başında epey tutuktu. Zamanla açıldılar ve 74-70 kazandılar. Floransa ve Roma'yı galibiyetin verdiği sevinçle gezdik.
Bu geziyle ilgili başka yazacaklarım da var. Ama bugün 'farklara' değinmek istiyorum; okuyarak değil, yaşayarak gözlemlenen farklara...
***
Üç Avrupa ülkesi: Almanya, İsviçre, İtalya... İki ortak noktayı hemen belirtelim.
Bunlardan ilki sporla ilgili... Stadyumlara, salonlara giderken Türk olduğumuz apaçık ortadaydı. Bayraklarımız, flamalarımız, formalarımız, tipimiz ve elbette konuştuğumuz dille o ülkede yaşamadığımız... Ve bunun da ötesinde, 'rakip' olduğumuz belliydi.
Ancak bu ülkelerin hiçbirinde; anlamlı, kayda değer, mesela dönünce kızgınlıkla anlatacak şekilde tacize uğramadık.
Hadi futbolda kaybettik... İyi de Montepaschi Siena'yı evinde yendik; hem de uzun süre önde götürdükleri maçtan sonra... Yine de sözlü bir taciz dahi olmadı.
Diğer nokta trafikle ilgili... Çok klişe bir söz olacak ama 'insana verilen değer'i trafikte gördük. Bırakın trafik ışığının olmadığı yerleri... Eğer bir yaya, kırmızı ışığa rağmen karşıdan karşıya geçerse... Araçlar duruyor! Bu davranış karşısında kimi sürücüler biraz homurdanıyor ama o kadar. Yani oralarda trafik kazası geçirmeniz için epey maharetli, planlı, kötü niyetli davranmanız gerek.
Beni en çok İtalyanlar şaşırttı. Hadi Almanlar ve İsviçreliler disiplinlidir, soğukkanlıdır. Peki ya o eski filmlerde sıkça gördüğümüz; curcunalı, klaksonlu, kavgalı gürültülü İtalyan sürücüleri nereye gitmiş? Bütün gün Roma'da dolaştık; duyduğumuz klakson sesi üçü beşi geçmez.
***
Sonra Türkiye'ye döndük.
Bırakın Orhan Pamuk'a yapılanları... Gazeteler bile 'ulan'lı, 'be'li yazılarla doluydu.
'B' sınıfı olmak işte böyle bir şey.