Aktüel dergisinde Mark Petrovich adlı bir ABD'li yazar var. İngilizce öğretmeni. ' Amerikalı Gözüyle Geçen Hafta Turkey' isimli bölümde şirin, gırgır, hınzır yazıları çıkıyor. Hayır, bunlar 'çeviri' değil. Petrovich, Türkçe yazıyor, Aktüel editörleri sağını solunu biraz düzeltiyor.
Köşeye simit yerken çekilmiş fotoğrafını koyacak kadar simidi seven Petrovich, bu hafta kafayı ' geleneksel fast food' sloganına takmış. Bakın ne diyor: "Bu Simit Sarayı hadisesine de kılım. Çünkü benim sevdiğim sokak simitçilerinin nesli tükeniyor. Bir de koca koca tabelalara ' Geleneksel Fast Food' yazmışlar. 'Fast Food' yeni bir kavram usta! N'aptın sen?"
İlahi Petrovich!
Sen asıl ramazanı gör!
Bak bizim Türkler neler neler yapacak.
Mesela Anadolu Ajansı'nın dünkü haberi... Ajans beş yıldızlı otellerdeki iftar mönülerini incelemiş. Fiyatlar 33 ile 130
YTL arasında... Buraya kadar bir tuhaflık yok. Peki ya RitzCarlton otelinin geçen yıl başlatıp, ilgi gördüğü için bu yıl da sürdüreceği hizmete ne dersiniz: " Take away iftar ".
Haber şöyle: "Otel müşterilerine 'take away iftar' seçeneği de sunuyor. Geleneksel iftariyelikler ve ramazana özgü lezzetlerden oluşacak 'take away iftar' mönüsünden yararlanmak için, teslim almak istenen zamandan 2 saat önce telefonla sipariş vermek yetiyor." 'Take away' İngilizce bir terim. ' Al götür' diye çevirebiliriz. Daha çok 'fast food' restoranlarında kullanılıyor. Anlaşıldı: Bundan böyle iftar yemeğine de ' hazır kayıntı' muamelesi çekeceğiz.
Mark Petrovich bu işe de bozulacak mı bilemem ama Türklerin geleneksel ile moderni, eskiyle yeniyi, doğuyla batıyı; harmanlama, çormanlama, aşureleme becerisini öğrenmesi için sanırım ülkemizde biraz daha kalması gerekiyor.