Geçtiğimiz hafta Kulüpler Birliği ve Başakşehirspor Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ'la uzun bir röportaj yaptık. Arada kaynayan bir konu vardı. Beşiktaş'ın çilesi haline gelen Olimpiyat Stadı'nı ve zeminini görünce aklıma geldi. "Beşiktaş Süper Lig'deki iç saha maçlarını Fatih Terim'in adı verilen bu güzelim butik statta oynamak için bir başvuruda bulundu mu?" diye sormuştum. Sayın Gümüşdağ'ın cevabı "Hayır olmadı. Olsa değerlendiririz" olmuştu. Olimpiyat Stadı'na gitmek yoğun yağış ve trafik nedeniyle yine çileye dönünce, patates tarlasına benzeyen zeminde Beşiktaş'ın UEFA Avrupa Ligi'nde Asteras'ı misafir ettiğini görünce kesin kanaat getirdim: Beşiktaş, Fatih Terim Stadı'nda oynamak için girişim yapmalı ve hatta ısrarcı olmalı.. Çünkü ne tribünlere gelen yaklaşık 10 bin kişi, ne de zeminin görüntüsü Beşiktaş'a ve Türkiye'ye yakışmadı.
Bu kadar kötü zeminde futbol adına ne beklenir. Futbolculardan ne istenir o da tartışma konusu. Al Mersin'i vur Olimpiyat'a... Üst üste 3-4 pas yapamayan takımlar, şişirilen toplar oyunun kalitesini çok düşürdü.
İlk yarı Oğuzhan'la bulunan iki pozisyon ve Gökhan'ın golüne karşılık Yunan takımının yakaladığı 2 pozisyon vardı. O kadar... Beşiktaş Gökhan'la ilk yarı golü bulunca ikinci yarı yatmayı tercih etti. Ne sakatlanan Mustafa'nın yerine giren Cenk, ne Sosa ne de Kerim Frei değişiklikleri 1-0'ın üzerine yatan anlayışı değiştirmedi. Hiç de boş bir takım olmadığının sinyallerini maçın başından bu yana veren Asteras 88'de Rolle'nin asisti ve Parra'nın ayağından bir ders verdi. Futbol bir strateji oyunudur. Ve Beşiktaş bu stratejik hamleleri kaybediyor. Sonra faturası ağır oluyor...