Bir ortaokul arkadaşım doğum yapmış, Facebook'a da bebeğinin yeni doğmuş resimlerini koymuş. Pek şeker. Hemi de kız. En tatlısı kızdır. Pozitif ayırımcılık yapmıyorum, kusura bakmayın kız bebekler daha güzel oluyor. Ben 10 günlük, kirli sakallı erkek bebekler gördüm. Yanlış anlaşılmasın, sakal değil, bebek 10 günlüktü! Beşiğe eğildiğimde kanımın donduğu, sokakta karşılaşsam göz göze gelmekten kaçınacağım tekinsizlikte üç aylık delikanlılar gördüm. Babasının kravatsız hali beş aylıkla karşılaştım şu hayatta. Oyun parkında tespih çekip, bıyık buruyordu! Tamam yalan dolan, gülün diye yapıyorum. Ama her bebek güzel değildir ve bu belki de hayatın en acı gerçeğidir. Dolayısıyla harbiden fıstık gibi bir bebek görünce, o sevinçle, yan tarafında vesikalık fotoğrafımın olduğu yorum kutucuğunu "Pek de şirin pek de tatlı, maşallah, inşallah, Allah analı babalı..." diye diye uzun uzun doldurmuşum. Ne var ki o fotoğraf oraya konalı üç yıl olmuş! Facebook'u yılda iki kez filan kontrol ettiğimden, bebek artık neredeyse okur yazar, fakat ben doğum haberini yeni alıyorum. Azıcık rezil oldum. 'Geç tebrik' fena bir şey, 'hiç tebrik'ten bile kötü!
ZEKİ, GÜVENİLİR, ENERJİK ARKADAŞ İSTERİM
Bir sosyal medya böcüğü değilim. Herhangi bir sosyal alan böcüğü de sayılmam aslında. Herkesten haz etmem. Herkesle anlaşır ayağına yatar, çabucak sıkılırım. Arkadaşlarımda aradığım belli başlı birkaç özellik vardır: Zeki olsun, neşeli olsun, güvenilir olsun, esprili, enerjik, iyi kalpli, destekçi, dobra ama iyimser, partici ama dengeli, çalışkan ama eğlenceli, hırslı ama pamuk kalpli, olgun ama genç, sağlıklı ama hipokondriak, entelektüel ama mal, kendine güvenli ama çekingen olsun, yanağında mutlaka bir beni olsun isterim! Bir sosyal toplantıda masadan masaya, arkadaş grubundan arkadaş grubuna kelebek gibi dolaşıp, herkese çok yakın davranıp kol filan atıyorsam, anlayın ki ısrarlı bir alkol servisi olmuş ve benim o yakın hareketler "Gel bi öpüjem," klasmanında! Dolayısıyla sadece benim yaşımda veya benim meslekte diye önüme gelene "Şu an sinemadan çıktım yürüyorum, karnım gurulduyor, yemeğe mi gitsem?" gibi gerzekçe mesajlar atmak istemem! Tek çocuk gibi büyümüş bir tekne kazıntısı olarak, kendimle sohbet etmeyi tercih ederim, en azından bir ünlüyle sohbet her zaman daha ilginçtir! Sosyal medyada, gerçek hayatta arkadaşım, en azından ahbabım olmayan kimseyle samimi ilişkiler kurmayı tercih etmiyorum. Belki de bu yüzden Twitter hesabım da yok. Üç vakte kadar hukuki olarak başının belaya gireceğini öngördüğüm bir yalan Gülse Birsel var Twitter'da. 70 bin kişilik takipçisiyle bir yandan da gurur veriyor bana, ama taklitlerimden sakınınız, böyle salaklara itibar etmeyiniz! O 70 bin kişinin düştüğü durum çok rezilce geldiğinden, yazının başlığında da bu gerçeği ifade ettim, yazıyı okumayanlar en azından başlıktan uyansınlar diye!
ENFORMASYON DEĞİL, GEYİK ÇAĞI
Çünkü şunu da müşahade etmiş durumdayım ki, gazete mazete okumayıp hayat bilgisi olarak sadece Twitter'ı takip edenler var bol bol. Bence içinde bulunduğumuz çağa 'enformasyon' çağı demeyi bırakalım zaten, dezenformasyon bile değil, bildiğin 'geyik çağı' filan tabir edelim. Zira internet ilk çıktığında söylenen "Bir tuşla tüm bilgilere ulaşılan bir zaman dilimine giriyoruz," işinin, en büyük geyik olduğu ortaya çıktı. Meğer kimse bilgiye ulaşmak istemiyormuş ki. Sadece çok yalnızlarmış, evinden çıkmadan, giyinmeden, çiçek alıp ziyarete gitmeden, iki çift laf edeceği kendisi gibi sıkılan birilerini istiyormuş millet! Hoş, sosyal medya bana, benim onlara olduğum kadar kayıtsız değil. Geçen gece yeni dizi Yalan Dünya'nın ilk tanıtımı yayınlandığında, sette elinde iPhone'uyla bipidi bipidi takılan birileri şöyle dedi: "Ohaa, daha ilk tanıtımdan 15 dakika sonra tt olduk, hem de dünyada, bu bir rekor!" Hiç bozmadım, "Vaaay bee, ohoo," filan dedim, ama tt'nin tam olarak ne olduğunu bilsem, daha inandırıcı oynardım o anı! Sonra daha samimi hissettiğim birine "Şimdi tt derken... yani... şu mu demek, biliyorum da tam bilmiyorum, ne demek?" şeklinde soru yöneltip, öğrendim, tt'nin top tweet, yani insanların hakkında en çok konuştuğu kelime(ler) olduğunu. Ne diyeyim, Allah razı olsun, sizin hakkınızda konuşanlar da bol olsun. Şu an mesafeli bir tavrım var ama belli olmaz, belki sadece önümüzdeki günlere ait bilgi vermek için bir Twitter hesabı açarım. Ama açarsam adresini sadece ve sadece bu köşeden öğrenebilirsiniz söyleyeyim. Çünkü kağıt candır, mürekkep candır!