Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

120'ye kadar yaşamanın sırları!

"Hem çocukken önümüze koyulmuş ideal hayat hedeflerine ulaşmak ,hem de arada aylaklık yapıp, hayatın tadını çıkarabilmek için1 20'ye kadar filan yaşamak lazım! Dolayısıyla vurduk kendimizi bitkisel haplara, spora, büyüme hormonu iğnelerine, organik gıdaya, estetiğe!"

Merak etmeyin yazı ilerledikçe size araştırılmış, ciddi sırlar vereceğim.
Ama bana daha dramatik gelen şey, niye herkesin 120 yaşına kadar, hatta daha fazla yaşamak istediği! Hem hayattan bu kadar çok şikayet edip, hem de bu dır dır ettiğimiz süreci mümkün olduğu kadar uzatmak istiyor oluşumuz merak uyandırıcı değil mi?
Bunu bir süre düşünüp (15 dakika kadar!
Zira hayat çok kısa!) şu sonuca vardım: Çağdaş hayatta başarmamız gerekenler çok fazla, hatta herkesin ömrüne sığdırmaya çalıştığı hedefler gerçek dışı! İyi bir eğitim yapacaksın, para kazanacaksın, ev, araba alacaksın, harika birini bulup aşık olup evleneceksin, çocuk yapacaksın, çocuklarını harika yetiştirirken bir yandan kariyerinde durmadan yükseleceksin, emeklilik için para biriktirirken öte yandan eğlence, sosyallik, spor, seyahat, hobiler ve kültürel aktivitelerden de geri kalmayıp, aile üyeleri ve akrabalarla da yakın ilişkileri sürdüreceksin... Koy bir de üzerine trafik, ev temizliği, noter, banka, doktor kontrolü, fazla mesai gibi angaryaları... Gün 36 saat olsa, bir ihtimal uyumadan tamamlanacak bir liste!
Dolayısıyla çocukların da büyüdüğü dönemlere denk gelen emekliliğe kadar, nefes alacak birkaç dakika bile yok! Modern zamanlar bizden bunu talep ediyor! En basitinden, alın benim işimi yapan bir yazarı. 'Sanat yaşamına' en azından dört-beş başarılı dizi, dört-beş iyi sinema filmi ve birkaç tiyatro oyunu sığdırmalı değil mi? E benim bir dizi altı yıl sürdü, ne olacak şimdi?!

100 YAŞI AŞANLAR
Yani hem çocukken önümüze koyulmuş ideal hayat hedeflerine ulaşmak, hem de arada aylaklık yapıp, hayatın tadını çıkarabilmek için 120'ye kadar filan yaşamak lazım! Dolayısıyla vurduk kendimizi bitkisel haplara, spora, büyüme hormonu iğnelerine, organik gıdaya, estetiğe!
Şimdi geliyorum, bu saçma ve hakikat dışı planın küçük de olsa gerçekleşme ihtimaline!
Amerikalı kaşif ve eğitimci Dan Buettner'la ekibi National Geographic'çiler ve National Institute on Aging'le (Milli Yaşlanma Enstitüsü diye çevirebiliriz ama sanki bir grup insanın beraber hızla yaşlandığı bir ofis gibi geliyor kulağa, neyse!) "Dünyanın Mavi Bölgeleri" adını verdikleri bir araştırma projesi yapmışlar.
Dünyanın üç coğrafi bölgesinde, dramatik biçimde, dünya, hatta Amerika ortalamasının çok üzerinde, 100 yaşı aşmış, sağlıklı ve aktif yaşayan insan olduğu fark edilmiş. Buettner ve ekibi bu üç bölgenin beslenme, spor, yaşam tarzı alışkanlıklarını inceleyip ortak yanları bulmaya çalışmışlar.

DOĞAL FİZİKSEL AKTİVİTE
İtalya' nın Sardunya Adası'nın Nuoro isimli dağlık yerleşimi, Tokyo'nun meşhur Okinawa'sı ve Kaliforniya'daki Loma Linda bölgesi, şu ortak paydalarda buluşuyor:
Kimse spor yapmıyor! Yani bizim anladığım şekliyle. "Haftada üç gün salona gidip yarım saat koşuyorum," filan yok buralarda. Yaşam tarzının kendisinden gelen, doğal, eğlenceli aktif bir yaşam var. Komşunun evine yürümek, tarlaya gitmek, alışveriş için her gün 5 kilometre bisiklete binmek, elektrikli alet kullanmayıp, keki bile elle çırpmak, meyve toplamak, yere eğilip kalkmak gibi... Farkında olmadan ve bir program haline getirmeden fiziksel aktivite.
Duraklamak, tempoyu indirmek, kendinle başbaşa kalmak yaşam tarzının bir parçası. Şehirde gevşemek için uğraşan insanların masajla, ses kayıtlarıyla, trankilizan ilaçlarla çabaladığı şeyi, bu kültürler geleneksel olarak yapıyorlar. İbadet, meditasyon gibi daha eski tekniklerle, günlük hayatın bir parçası olarak. Acele ederken veya devamlı stres altındayken vücudun enflamasyon tepkisi, yani Alzheimer'dan kardiyovasküler hastalıklara, hepsinin tetikleyicisi, böylece minimuma indirilmiş oluyor.
Hayat amaçlarını kaybetmiyor bu yaşlılar.
Üç kültürde de emeklilik kavramı yok gibi.
Yaşlıla,r gençler kadar aktif bir iş ve sosyal hayatın içinde. Kahvelerde, meyhanelerde, sokaklarda genç kadar yaşlı da var.
İnsanlararası bağ çok güçlü üç kültürde de. Sıkı bir toplum dayanışması, mahalle, komşuluk, aile geleneği var. Aileler genellikle dört jenerasyon birlikte veya çok yakın evlerde yaşıyor. Kimse yalnız değil.
Üç kültür de az miktarda içki içiyor ve genellikle bitkisel ağırlıklı, ama proteinden tamamen vazgeçmeyen bir beslenme tarzları var. Hububat, sebze, fındık- fıstık-çekirdek vs bol bol tüketiyorlar. Hepsinde israf yapılmayan, oburluğun yer almadığı, doyar doymaz masadan kalkılan bir yemek alışkanlığı görülüyor.
İnanç, yaşam tarzının önemli bir ayağı üç coğrafi bölgede de. Hatta her ayın birkaç günü toplu ibadet diyebileceğimiz ritüelleri var.
Etrafla iletişimlerinin yüksekliğinden ve içinde bulundukları sosyal grup bu yukarıda sayılan alışkanlıklara sahip olduğundan, doğru yaşam tarzını, arkadaş-komşu vs etkisiyle daha kolay edinebiliyorlar. Eğer üç yakın arkadaşınız obezse, sizin de obez olma ihtimaliniz yüzde 50 artıyor!
Dolayısıyla buralarda doğanlar, zaten biraz da şanslı, iyi alışkanlarla çevrili oldukları için.
Size sorumlu bir araştırmacı gazeteci olarak uzun yaşama formüllerini verdim! Uygularsanız zararını görmezsiniz.
Uygulamayacaksanız da hedeflerinizi küçültün! Her zaman dediğim gibi, hayatta beklenti ne kadar az olursa hayalkırıklığı ihtimali o kadar düşer!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA