Ne zaman bir facia ya da toplumsal olay yaşansa, sözün bittiği yerde duygu ve düşüncelerimizi müzikle, şiirle, resimle, video ile paylaşmaya çalışıyoruz.
Mesela 1 Mayıs... Timur Selçuk'un, Cem Karaca'nın seslendirdiği 1 Mayıs Marşı dinleniyor, Facebook ve Twitter'da hep o marş paylaşılıyor.
İşçi haklarında, memleket meselelerinde Nazım Hikmet şiirleri, Grup Yorum şarkıları, Yılmaz Güney filmleri hatırlanıyor, paylaşılıyor.
CEM KARACA OLMASA...
Soma'daki maden faciasından sonra da Yavuz Özkan'ın 1978'de çektiği, Tarık Akan ve Cüneyt Arkın'ın başrollerini oynadığı 'Maden' filmi hatırlandı.
Sosyal medyada en çok Grup Yorum'un 'Madenciden' ve Cem Karaca'nın 'Maden Ocağının Dibinde' şarkısı paylaşıldı.
Ne varsa eskilerde var, yenilerde bir şey yok!
Türkiye'de halk için, toplumsal mücadele için üretilmiş bütün başyapıtlar, hep 60'lar ve 70'lerde ortaya çıktı. 12 Eylül'den sonra da yavaş yavaş sanatta yozlaşma ve toplumsal meselelerden uzaklaşma başladı.
Elbette istisnai örnekler var ama 80'lerden sonrasını unutun gitsin!
Ahmet Kaya aramızdan ayrıldı; Grup Yorum da olmasa protest müzik yapan yok.
Her acıda, toplumsal olayda hâlâ Cem Karaca ve Yeşilçam'ın toplumsal filmleri hatırlanıyorsa, yazık bu ülkenin sanatına.
Tarihin hiçbir döneminde sanatımız bu kadar üretim kısırı olmadı.